Ressam Hasan Basri İnan ile söyleşi... | MERSİN MOZAİK

Ressam Hasan Basri İnan ile söyleşi...

Ressam Hasan Basri İnan ile söyleşi... mersinmozaik.com

Şuan üretim aşamasında olduğum ve “Bir Ömürlük Misafir” olarak adlandırdığım projenin, önümüzdeki yılın başlarında İzmir/Karaca Kültür Sanat Merkezinde kişisel bir sergim olacak.

-Sevgili Hasan Basri, okurlarımıza önce sizi tanıyalım.

1992 yılında Malatya’da doğdum. İlk, orta ve lise eğitimini Mersin’de tamamladım. 2011 yılında Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'ne dereceyle girdim. 2015 yılında Seramik Bölüm birincisi ve Güzel Sanatlar Fakülte ikincisi olarak mezun oldum. 2015 yılında Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü, Seramik Bölümü, Yüksek Lisans Programını birincilik ile kazandım. 2011 yılından beri, Ressam Ahmet Yeşil’in rehberliğinde resim çalışmalarımı sürdürmekteyim. Bu eğitim süreci, Ahmet hocamın yol göstericiliği ile devam ediyor. 6 kişisel, 50’dan fazla karma sergi, 10’dan fazla ulusal ve uluslararası jürili sergiler, Workshoplar, Sempozyumlar ve Çeşitli Etkinliklerde yer aldım. 5 Ulusal, 5 Uluslararası ödülüm bulunmaktadır. Başta Mersin Valiliği, Mersin Garnizon Komutanlığı, Mersin Emniyet Müdürlüğü, Mersin Üniversitesi Rektörlüğü, Mersin Büyükşehir Belediyesi ve diğer ilçe belediyeleri, Mersin il Kültür Müdürlüğü, Mersin Ticaret ve Sanayi odası ve diğer odalar ve bunların yanı sıra pek çok şahıs koleksiyonlarında eserlerim bulunmaktadır. 2018 yılında Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Seramik Bölümü Yüksek Lisans tezimi yazarak mezun oldum. Tez konusu, “Seramik Form ve Yüzeylerde Resimsel Anlatımlar ve İmgelerdi.” 2016 yılından bu yana çalışmalarını Mersin’deki atölyemde sürdürmekteyim.

-Resme Nasıl Başladınız ve kimlerden destek aldınız?

Resme olan yakınlığım küçük yaşlarla başladı. Baba’mın bana yaptığı resimler o zamanlarda hep güzel gelirdi. Ondan kaynaklı bende resim yapamaya başladım. İlkokul ve ortaokulda yaptığım resimler öğretmenlerim tarafından hep sınıf panosuna ya da okulun panosuna asılırdı. Böyle olunca ben daha çok resim yapmaya başladım ve resim yaptıkça da mutlu oluyordum. Ortaokuldayken sınıf öğretmenimiz bizlere, “ileride hangi mesleği yapmak istiyorsunuz” konulu bir kompozisyon yazmamızı istemişti. Ben oraya iki şey yazmıştım. İlki futbolcu olmak, ikincisi ressam olmaktı. 9 yıl amatör olarak bazı kulüplerde futbol oynadım. Daha sonra futbolu bırakıp, resme yöneldim. Resme yönelmemde dayımın rolü büyüktür. Güzel Sanatlara hazırlandım. Daha sonrasında yollarımız Ahmet Yeşil ile kesişti. O günden beri Ahmet hocamın ellerini sıkı sıkı tuttum. Daha da bırakmadım. Benim üzerimde tarif edilemeyecek kadar emeği vardır. Katıldığım ilk resim yarışmasında Ahmet hocamın bana verdiği tuvale resim yapmıştım ve o resimle de ödül almıştım. Bunun bendeki yeri çok özeldir. Hala o resmimi saklarım. Ne kadar da almak isteyen kişiler olduysa, kimseye veremedim. Bazı şeylerin manevi değeri, maddi değerden daha ağırdır. Bir sonraki yıl yine bir resim yarışmasına katılmıştım. Yine tuvalimi Ahmet hocam vermişti. Ve yine ondan da ödül almıştım. O resimde hala bende duruyor. Keşke her insanın hayatına böyle derinden dokunan ve o kişiyi özel hissettiren birisi olsa diyorum. Ahmet Yeşil ile beraber yurtiçi-yurtdışı sergilere, sempozyumlara gidiyorum. Bizleri oradaki sanat ortamına sokuyor. Yeni insanlarla tanışmamıza vesile oluyor.

-Önümüzdeki sergileriniz hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?

Şuan üretim aşamasında olduğum ve “Bir Ömürlük Misafir” olarak adlandırdığım projenin, önümüzdeki yılın başlarında İzmir/Karaca Kültür Sanat Merkezinde kişisel bir sergim olacak. Bu benim İzmir’de açacağım ilk kişisel sergim. Daha öncesinde karma sergilere katılmıştım. Bunun yanında Ankara/Soyut Sanat Galerisi’nde önümüzdeki aylarda Frekans ve Yeni Aralık Sergilerinin açılışı ve hemen ardından 2022’nin ortalarında İzmir’den sonra Soyut Sanat Galerisi’nde Kişisel Sergim olacak. Serginin temasını oluştururken geleneğe bağlı kalmaya ve onu gün yüzüne çıkarmaya çok özen gösteriyorum. Resimlerim de kimi zaman anonim portreler kimi zaman aşina olduğumuzu sandığımız Anadolu’ya ait bir kadın, bir çocuk veya bir dervişin portreleri, kimi zamansa saraylı bir hanımefendinin tasviri olarak karşımıza çıkmaktadır. Topluma mal olmuş, hakkında görsel verinin az bulunduğu kimselere suret inşa etmekten büyük keyif alıyorum. O kültürü, O insanı daha iyi anlamak için resme başlamadan evvel yapılandırmak istediğim karakter hakkında araştırmalar, okumalar yapıyorum. Portrelerde siyah-beyaz skala zaman karşısında insanın geçiciliğine; bir nakkaş duyarlığında arka plana işlediğim motifin renkli yüzü ise insan üretimi eserlerin zamana meydan okuyan yanını işaret etmektedir

-Son olarak sizin gibi genç sanatçılara neler önerirsiniz?

Genç sanatçılara, girdikleri bu yoldan ne pahasına olursa olsun geri dönmemelerini önerebilirim. Maddi ve manevi karşılarına çok büyük engeller çıkacaktır, sıkılmadan, bıkmadan düşe – kalka bu yola devam etmeleri gerekir. Benimde yaşadığım çok fazla zorluklar oldu. Bunların en basiti, atölyemi açtığım ilk zamanlar maddi anlamda sıkıntıya girdiğim dönemlerdi. Ben o dönemde pes etmiş olsaydım, belki de sıradan bir hayat yaşıyor olurdum. Sanat peşinde koşturuyor olmazdım. Malzeme bulamadığım, alamadığım zamanlarda elimde olanlarla yetiniyordum. Bu söyleyeceğimi ilk kez burada dile getiriyorum. Bazen yolda yürürken büyük çöp konteynırların içini ve etrafını şöyle hafiften bir bakınırdım. İşime yarayacak bir şeyler var mı? diye. Bazen oralardan bulduğum nesneler, yaptığım seramik çalışmalarıma çok önemli bir katkı sağladığını bütün içtenliğimle söyleyebilirim. İnsanların farkında olmadan çöpe attıkları nesneler, benim ve benim gibi insanların farkına varıp, o nesneyi çöpten alması ve o nesneye yenilikler katarak sanatsal bir nitelik kazandırma çabasında bulundurması, bu süreci daha özel kılmaktadır. Benim söyleyeceklerim bu kadar. Bu röportaj için sizlere çok teşekkür ederim. Sizin gibi sanata ve sanatçıya değer veren insanlar olduğu sürece, bizlerde üretmeye devam edeceğiz.