Genç kuşakların görmediği Mersin’in portakal çiçeği kokan o özgün dokusu, estetikten yoksun beton yığınlarına kurban edilirken, çağdaş ölçütlerde gerekli planlama yapılmayam kentin belleği de silindi.
Kurallarını dayatarak gelen tüketim kültürü geçmişe dönük ne varsa öğüterek yok ediyor!
İnşaatlarında onlarca emekçinin iş cinayetlerine kurban gittiği rezidanslar, plazalar, tvoorlar, stüdyo daireli-home ofisli gökdelenler toplum yaşamına girmeden önce insanların özlemi, nohut oda bakla sofa evlerdi…
Tek katlı evlerin çoğunlukta olduğu o dönemlerde geniş balkonlu iki katlı yapılar özellikle çocukların rüyalarını süslerdi…
Genç kuşakların görmediği Mersin’in portakal çiçeği kokan o özgün dokusu, estetikten yoksun beton yığınlarına kurban edilirken, çağdaş ölçütlerde gerekli planlama yapılmayam kentin belleği de silindi.
Bir yakasında 300-400 metrekare daireli gökdelenler dikilen kentin tarihi dokusu yok olmanın eşiğinde!
Son olarak Tevfik Sırrı Gür Stadı yıkılarak yerine yurt genelinde her türlü projeyi uygulamakla donanımlı TOKİ tarafından Millet Bahçesi düzenlendi.
Bir zamanlar onlarca emekçinin çalıştığı küçük sanayi işletmelerinin ekonomik yaşamı şekillendirdiği mekânların yerinde yeller esiyor; çok değil bir kuşak sonra öyküleri de unutulacak!
Tarihin bilinmezliğine gömülen o tesisler, maketlerle de olsa bir yerlerde kalıcılaştırılmaz mıydı?
Turgut Reis Mahallesi’nde bir sokak var ki, zamanında ilk olarak sabun, ardından çivi fabrikasını bünyesinde barındırmış.
Sokağa Silifke Caddesi’nden girişte dikkatli gözle bakıldığında sol tarafta geçmişi belki de 1800’lü yıllara işaretli, büyük bir olasılıkla kentte başka örneği kalmayan iki katlı toprak bir yapıyı, biraz ileride sağda bakımsızlığına karşın estetik duruşuyla dikkat çeken ikinci kuşak bir başka yapıyı görebilirsiniz.
Gelip geçenlerin dilekler tutup kendince dua ettiği türbenin de bulunduğu şimdilerde 4102 olarak değiştirilen 189 Sokağın terk edilmişliği, özelliğini kaybetmiş delik deşik asfaltında, kırık dökük kaldırımlarında, düzenli alınmayan çöplerinde, bakımsız ağaçlarında, lambası yanmayan parkında, harabeye dönmüş yapılarında, çile çekmişlikleri yüzlerine yansıyan sakinlerinin kavruk bakışlarında dışa vuruyor…
İsteseniz 189 Sokağın öyküsünü özetle sokak sakinlerinden dinleyelim:
“ Burası eskiden189 Sokaktı, 4102 olarak değiştirildi. Sokak Cengiz Topel Caddesi’nden de eski. Geçmişte bu yolun olduğu yerden ark akardı. Buralar hep portakal bahçesiydi, şu gördüğünüz toprak ev belki de 150 senelik. Karşıdaki yarısı halen inşaat olan apartmanın yerinde sabun fabrikası vardı, sonra çivi fabrikası açıldı. Çok sayıda insan çalışırdı, bir ara kola dağıtım bayisi oldu. Şimdi onlardan hiçbir iz yok, hatırlayan da, buraya yıllardır doğru dürüst hizmet verilmiyor…”
Geçmişin değerlerinin bugüne, bugününkilerin de korunup doğru bir şekilde yarına aktarılmasıyla vücut bulur; kenti yönetmek adına kamu kaynaklarını harcama yetkisini kullananlar, asıl sorumluluklarının gereğini acaba ne zaman yerine getirecekler?