Burada altını çizmede de geçemeyeceğiz mahalleye dönüşmesine karşın Küçük Fındık’ta diğer kırsal alanlar gibi belediye eli değmemişliğinin izlerini taşırkan, yol boyları da çöplüğü aratmıyor…
İçel Sanat Kulübü’nün düzenlediği “Bizimle gez, Bizimle tanı” çağrısıyla düzenlediği çevre, arkeoloji kültür gezileri öğretici ve bilgilendirici niteliğe dönüştüğünün hep altını çizerim; abartı yok, geçeğin saptanması…
Mersinli olarak daha önce gidip göremediğim coğrafyanın da havasını solumak, sorunlara inat ayarı haz veriyor…
Zaman ve imkânlarım elverdikçe katılmayı sürdüreceğim, sizlere de öneriyorum.
Öncekilere göre katılımın az olduğu Doğulu Köyü eksenli çevre gezsi, sabah 8.30’da hareketle başlayan yolculuk, Kuyuluk’ta çay molasının ardından yeşillikler arasında tırmandığımız Toroslar’ın ilk silsilesindeki Çevlik Köyü bitiminde yürüyüş noktasına ulaşıldı.
Dileyen yürüyüp katılmak istemeyen de araçta kalma seçeneği doğrultusunda bizler yola düştük, başlangıç yöresi ağaç yoksunu, yer yer ıslah edilip tarıma hazırlanan arazide su yokluğu hemen dikkat çekiyor. Sorgulayarak bakınca yaman çelişkiyle çarpılıyorsunuz, Ortaçağ şatolarını aratmayacak ihtişam ve genişlikte yapıların hemen yanı başında boynu bükük duran yeni dikilmiş çeşitli türden ağaççıklar…
Yaklaşık 3-4 kilometre sonra Doğulu’nun dış mahallerine ulaşıyoruz. Selamlaştığımız yol kenarında gelip geçenlerin yemesi için ayırdığını söyleyen yöre sakini portakal, mandalina ağaçlarını işaret ederek,”Buyurun portakal, mandalin yiyin, sizler için ayırdık…”dereken Anadolu insanın bölüşümcü gönlünün sıcaklığını yansıtıyordu…
Kentte komşunun komşuya “Günaydın…” bile demediği süreçte, kırsalda selamsız geçilmemesi ayrı zenginlik…
Çok geçmeden vardığımız Doğulu’da sessizlik karşıladı bizi, girişte bir bakkal, iki kahve var. Rehberimizin Kutlu Çelik’in yönlendirdiği kahveye oturduk, 3-5 köylü çay içip kendilerince konuşuyor, sakinliği sorduğumuzda, çoğunluğun işte olduğunu söylediler.
Öğle yemeğimizi tek bakkalda yapılan tostla geçiştirdik, ancak fazlasıyla doyduk…
Tostumuzu yapan 13-14 yaşlarında dinlenmeye çekilen babasına yardın eden, İbrahim Şahin Tor, Ernest Hemingway’ın, ”Çanlar Kimin İçin Çalıyor” eserini okuyor. Yaşıtlarının ceptelefonu ve tabletten baş kaldıramadıkları ortamda delikanlının tutumu dikkat çekici, aynı zaman da öğreticide…
Kahvenin önündeki 200 yaşını aşkın olduğu söylenen zeytin ağacı da muhteşemdi…
Yürüyüşün öğle sonu etabı için Küçük Fındık’ı geçip tepeye çıktık. Çevre yine çalılık taşlık, tek tük gözüken ağaçlarsa doğada kendiliğinden biten belki de asırlık ağaçlar, inerken karşılaştığımız traktörle tarla sürenler, yol boyunda heyelan riski taşıyan kesimler, yayla zamanı nüfusu 2000-2500 ulaşan Küçük Fındık, diğer ismiyle Sinap’ın sessizliği, neredeyse tek insanın bile güzükmediği Küçük Fındık, Arsalanköy, Fındıkpınarı,Gözne,Ayvagediği, Soğucak, Bekiralanı ve Namrun'a göre bakir doğasıyla şimdilik yayla özelliğini koruyor.
Burada altını çizmede de geçemeyeceğiz mahalleye dönüşmesine karşın Küçük Fındık'ta diğer kırsal alanlar gibi belediye eli değmemişliğinin izlerini taşırkan, yol boyları da çöplüğü aratmıyor…
Bir başka dikkat çekici olgu ise, beton yığınlarının kırsala taşınması…
Karayakup’ta çay molası ve yuvalara dönüş...