Barış Eroğlu | BAŞARIYA DESTEK... | MERSİN MOZAİK
Barış Eroğlu

Barış Eroğlu

BAŞARIYA DESTEK...


üBir başkasının başarısını tebrik etmek ve onunla gurur duymak…

Başarılı insanlara özenmek ve kendi hikayemizle benzerlikler bulmak…

Onun başarısının da üzerine hedefler koymak ve çok çalışmak…

Saydıklarımız, gerçek başarı hikayelerinin ardında yatan erdemli davranışlardan birkaçıdır.

Topraklarımızda yetişen alanında başarılı insanların, kara önlükle başlayan hikayeleri ile karşılaşmışsınızdır. Belki de takdir edilmeden tırmanılan basamaklarda yaşanılan zorluklara ortak olmuşsunuzdur.

Öğrencilerimizle geçirdiğimiz zamanlarda sıklıkla kullandığımız iki cümle vardır:

Emek olmadan yemek olmaz.

Çalışan kazanır.

Evet, dışarıdan bakınca basit iki cümle olarak görebiliriz.

Belki de sıklıkla duyduğumuz cümlelerdir…

Ancak bu cümlelerin arkasında derin anlamlar, verilen emekler, sevinçler, hüzünler, yaşanan stresler, çekişmeler, … gibi başarıya uzanan yol hikayeleri vardır.

Hiçbir başarının tesadüf olmadığını kanıtlarcasına…

Adil bir sistemde başarının emek harcanarak kazanılacağı açıkça ortadadır. Verilen emeklerin karşılığında, istenilen hedefe ulaşmak doğal bir süreç olarak görülür.

Yani başarı hak edilir!

Çevremize göz attığımızda başarıları ile toplumda yer etmiş insanları görebileceğimiz gibi nepotizm(kayırmacılık) yoluyla da kendine yer etmeye çalışanları da görebiliriz.

Nepotizm yoluyla kendine mevki seçen kimseler başarı basamaklarını emekleriyle tırmanmak yerine asansör kullanarak, başkalarının emeklerini görmezden gelerek başarı elde ettiklerini sanırlar. Bu kişiler o mevkileri dolduramazlar, bu mevkileri sadece işgal ederler.

İşte bu davranışlarda bulunan kişilerin çocukluklarına da inmek gerekmektedir. Model olarak aldıkları insanların davranışlarından kendilerine neler kattıklarına da bakmak gerekmektedir.

Yaşadığımız toplumda artan haksızlıklar, kural tanımamazlıklar, kanun bilmemezlikler de gösteriyor ki özelikle çocuklarımızın yetiştirilmesinde ‘hak etmek’ ve ‘adil olmak’ kavramlarını yeterince kavratamıyoruz. Öğrencilerimize anlattıklarımızın günlük hayatta karşılığı da yerini bulamayabiliyor.

En basit örnekle:

Çocuklarımızın dönem sonlarında aldıkları karneler onların bir dönem içerisindeki eğitim ve öğretim alanındaki başarısını ortaya koyar. Ancak son yıllarda karneler bir değerlendirme ölçütü olmak yerine moral ve motivasyon aracına dönüşmüştür. Karne yanlarında verilen takdir ve teşekkür belgeleri geçmişte başarılı öğrencilere ödüllendirmek amacıyla verilirken şimdilerde ise ‘şeker’ gibi dağıtılan niteliksiz belgelere de dönüşmüştür. Çalışan öğrencilerin hakkıyla kazandıkları belgeler de bu nedenle değersizleşmiştir. Geçen dönem sonunda bir 7. sınıf öğrencisinin sadece adını ve soyadını yazabildiğini duyduğumda şaşkınlığımı gizleyememiştim. Daha da ötesinde bu öğrenciye teşekkür

belgesi verildiğini duyduğumda ise bu işin amacından şaştığını anlamıştım. Her sistemde olduğu gibi eğitim sisteminde de değerlendirme/ geri bildirim oldukça önemli bir süreçtir. Bu süreci sabote etmek ne öğrenciye ne de öğreticiye fayda sağlayacaktır. Çoğunlukla veli baskısı ile öğrencilere yönelik yapılan haksız değerlendirmeler öğretmenlerin de ‘mesleki sorumluluklarına’ zarar vermektedir. Öğretmen ‘adildir’, öğretmen ‘tarafsızdır’, öğretmen hak yemez, öğretmen ‘hak verir’…

Değerlendirme sürecinde yapılan hataların öğrenciler üzerine yansıması ise ‘hak etmeden kazanmanın yollarını öğrenmek’ olarak algılanabilecektir. Öğrencilik yıllarında hak etmeden kazanılan başarılar ve bu başarılara sevinen ebeveynler nedeniyle ileriki yıllarda toplumda kendine yer arayan gençler ‘hak etmedikleri’ konumları elde etmek için her türlü haksızlık yoluna başvurabilecekleridir.

Öğrencilerin sorumlulukları, kendilerine verilen görevleri yapmak, araştırmaları gerçekleştirmek ve istenilen davranış değişikliğini gerçekleştirmektir. Bu sorumlulukları yerine getiremeyen öğrencileri başarılı kılmak onlara yapılan en büyük haksızlık olacaktır. Bu nedenle takdir, teşekkür alan öğrencilere devlet desteği verileceği yönündeki haberlerin adaletsizlikleri arttıracağını ve okullar üzerindeki baskıyı arttıracağını düşünmekteyim. Yine hatırlatırım ki öğrencilerin başarıya ulaşması onun sorumluluğudur. Sorumluluğunu yerine getirmesi için öğrencilere maddi ödül yerine içsel motivasyon sağlayıcı araçların kullanılmasının daha faydalı olacağı kanaatindeyim. Ancak toplum için fark yaratan öğrenciler için yapılacak ‘başarı destek’ uygulamalarının ‘gerçek başarıları’ destekleyebileceğini de belirtmek isterim.

Ulu Önderimizin daha önce de hatırlattığım bir sözünü yine hatırlatmak isterim:

"Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar önce haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkûmdur."



ARŞİV YAZILAR