Bedir Solmaz | Sözde Kalan Kentsel Dönüşüm!  | MERSİN MOZAİK
Bedir Solmaz

Bedir Solmaz

Sözde Kalan Kentsel Dönüşüm! 


Yaklaşık 20 yıldır kentin gündeminde olan Kensel Dönüşüm yılan hikayesine döndü...

Mersin neredeyse Toroslar’ın tepesine kadar betonla bezenirken, başta tarihi kent merkezi olmak üzere 2000 yılı öncesi inşa edilen yapılar adeta dökülüyor.
Dileriz başımıza gelmez, olası bir depremde nasıl bir yıkımlar karşılaşacağız?

Evet, herkesin dilinde kentsel dönüşüm masalı!

Mersin’de çağdaş anlamda kentsel dönüşümün yaşama geçirilemeyeceğinin her fırsatta altını çizerim; çünkü sosyal belediyeciliğin rafa kaldırılmasına paralel ilgili kurumlarda egemen olan siyasi ve ekonomik eksenli rant anlayışı, doğal olarak kentin şekillenmesine de yansıyor! 

Bu gerçeği çalışma yaşamımın yaklaşık 25 yılını geçirdiğim belediye çatısı altında yakından gözlemledim; burada örneklerini vermeyi gerekli görmediğim bazı uygulamalar, olumlu da olsa salt siyasi nedenlerle işbaşına gelen başkanlarca sil baştan değiştirmiştir.

Yani seçilen her başkan, kent gerçekleri yerine sözde hizmetlere kendi görüşünün çıkarı doğrultusunda yön verme yolunu seçiyor!

Sözü kentsel dönüşümden açtığımızdan diğer konuları bir kenara bırakıp, Mersin’in çarpık yapılaşmasının irdelenmesinin daha yararlı olacağı kanısındayım.

İsterseniz önce kentin yapı stokundan başlayalım:  Yapılanması çağdaş şehircilik ölçütlerine göre planlanamayan Mersin’de, bir fotoğrafa karesinde 3 kuşak yapıyı görmek mümkün. 4 kuşaktan oluşan Mersin’in yapılarının büyük çoğunluğu bilimsel ve teknik verilere göre korozyon tehdidi altında bulunuyor!

Gelişmek yerine, çarpık kentleşme ve plansız yapılaşmayla hacmi büyüyen Mersin’in mimariye dönük yaşamsal sorunları, belediyeler arasında yaşanan yetki tartışmalarıyla bir anlamda ertelenirken, özellikle kent merkezindeki binalarının büyük bir bölümü kullanım ömürlerini doldurmuş konumdalar!

Kayıtlara göre yaklaşık 150 yıllık geçmişe sahip Mersin’de, 1. kuşak olarak değerlendirilen 1900’ün başlarında vücut bulan yapıların birçoğu yıkılmış olup, tek tük kalanlar ise Taşınmaz Kültür Varlığı  kapsamına alınsa da büyük ölçüde kaderlerine terk edilmiş durumdadırlar!

1940’lı yıllarda inşa edilen 2. kuşak yapılar ise sınırlı sayıda örneğin dışında, 1970’li yıllarda başlayan yapsat furyasıyla nerdeyse tamamen ortadan kalkarken, kalanlar ise günümüzde harabeye dönüşmüşlerdir. 3. kuşak yapılarsa kentte 1970’li yıllarda tohumlanan apartman kültürüne paralel Mersin’i çarpık fiziki değişikliğe uğratan, kar esasına dayalı yapsatçılık ürünü 40 yaşını doldurmuş binalardır. 4. Kuşak yapılar ise, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi sonrası yapılan düzenlemeler doğrultusunda inşa edilen binaları kapsar; güncel örnekleri büyük ölçüde Yenişehir’de yer almaktadır. Kentteki yapılar, İnşaat Mühendisleri Odası tarafından yapılan tespitlere göre büyük risk taşıyorlar!

Normal koşullarda risksiz gibi görünen binaların, beton ve donatı demirlerinin zaman içinde korozyona uğramaları eşyanın tabiatı gereği olup depremlerdeki yıkım ve hasarların ana nedenidir.   Gelişmiş ülkelerde asrı deviren betonarme binalar Türkiye’de ortalama 40-70 yıl arasında ömre sahip!

1970’li yılların yapsatçı anlayışı göz önüne alındığında yüz binlerce insanın barındığı binaların denetlenerek güçlendirmeye tabi tutulmaları gerekse de, belediyelerin anılan yönde hiçbir çalışmasının bulunduğu söylenemez! 

Belediyelerin önceliği bol bol beton döküp verimli tarım alanlarını rant odaklı yapılaşmaya açmak!

Son olarak Kentsel Dönüşüme değinirsek, proje aciliyet taşıyan bölgeler yerine en fazla 3-5 katlı yapıların bulunduğu Barış Mahallesi ve Ataş arazisinde uygulanıyor; oysa Silifke Caddesi, İstiklal Caddesi, Hastane Caddesi gibi anaarterler, Turgur Reis, Kiremithane, Paimiye, Piri Reis vb. mahallelrdeki yapıların çoğunun kullanım ömrünü tamamladıkları teknik çevrelerce her fırsatta dile getiriliyor...

Yapılar eskiymiş, tarihi Mersin yok oluyormuş rantçıların umurlarında değil!



ARŞİV YAZILAR