Yeterlilik Sınavı’nda 12294 kontenjandan 1859’u boş kaldı. Boş kalan kontenjanların çoğu cerrahi bölümlerdi, örneğin Ankara Tabip Odası’nın belirttiğine göre 279 beyin cerrahisi kontenjanının 127’sinin boş kalması gibi.
Çalışma koşullarındaki endişeler nedeniyle son 10 yılda Türkiye’yi terkeden doktorların sayısı arttığı bildirildi.
Gazeteci Kaya genç’in saptamaları sonucunda derlediği Tıp Dergisi LACENT'te yer verilen habere göre, göç eden doktor sayısının 2012-2022 yılları arasında çok yüksek artış yaşanmış.
Sahadaki doktorların görüşleriyle desteklenen oylumlu haberin çevrisini paylaşmakta yarar görüyoruz, birlikte okuyalım:
2012 yılı boyunca yurt dışında çalışabilmek için Türk Tabipler Birliği’ne başvurarak iyi durum(sicil) belgesi almak isteyen Türk doktor sayısı sadece 59 idi. Bu yıl ise Ağustos ayı itibariyle 1402 doktor ülkeyi terketti. 2022 yılı sonuna kadar yaklaşık 3000 hekimin iyi durum(sicil) belgesi almış olacağı beklenmektedir ki bu 2012 yılı ile karşılaştırıldığında Türkiye’yi terkeden hekim sayısında 50 kat artış anlamına gelmektedir.
Kamu sağlığı uzmanları ve Türk Tabipler Birliği’nin yorumlarına göre Türkiye’deki ekonomik erime ve sağlık çalışanlarına karşı şiddetin artması buna neden olmaktadır. Geçtiğimiz yılda Türk lirası Amerikan doları karşısında değerinin yaklaşık yarısını kaybetti. Ağustos 2022 itibarıyla da devlet kurumu olan Türkiye İstatistik Kurum’una göre enflasyon oranı %79,6 idi. Bununla birlikte yönetimden bağımsız bir kuruluş olan Enflasyon Araştırma Grubu ise bu oranı %176 olarak verdi.
27 Temmuz 2022’de bir grup aile hekimi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bir mektup yolladılar. “Türkiye’nin 84 milyon vatandaşı ile yakından ilgilenen 55000 aile hekimi olarak Sağlık Bakanlığı’nın sorunlarımızın çözümü için ciddi bir çabasını görmedik’’ dediler. ‘’Aile sağlığı merkezlerimizin temel masrafları bir yana kiralarını bile ödeyemez hale geldik, aile hekimleri bugün yoksulluk, hatta açlık düzeyine inmişlerdir.’’ denildi. Aile hekimleri bu yıl içinde kira ödeyemez duruma geldikleri için kapanmanın kıyısında olduklarını belirterek 5 kez greve gitmişlerdir.Cevap olarak se Erdoğan şunları söylemişti: ‘’Bir Türk doktorun aldığı en düşük ücreti sordum, 8000-9000 lira arasında (£364-410) olduğu söylendi. Ve maksimumun da 25000 ile 30000(£1140-1368) arasında olduğu söylendi. Burada açıkça söylüyorum: gitmek istiyorlarsa bırakın gitsinler. Onların yerine yeni mezunları çalıştırırız.’’ Bursa Uludağ Üniversitesi’nden halk sağlığı bilimcisi olan Kayıhan Pala bu yaklaşımı değerlendirdi. ‘’Tıp eğitimi tüm teknolojik gelişmelere rağmen usta-çırak ilişkisine dayanan insancıl bir alandır, eğer 20 yıllık deneyimi ve bilgisi olan bir hekimi yeni başlayan genç bir hekimle karşılaştırırsanız bu kabul edilemez ve Türkiye’de tıbbi uygulamaların kalitesini düşürür”
Şiddet de bir diğer önemli etkendir. Sağlık çalışanlarına olan şiddet olayları artmaktadır. 6 Temmuz 2022’de bir hastanın yakını Kardiyolog Doktor Ekrem Karakaya’yı anjiyoplasti işlemi ile annesinin ölümüne neden olduğu gerekçesiyle ofisinde vurarak öldürdü. Cevap olarak, Türk Tabipler Birliği 7-8 Temmuz 2022’de 2 gün süren grev ilan etti. Sağlık çalışanlarının şiddet durumunda güvenlik yetkililerini uyarmak için kullandıkları Beyaz Kod sistemi hekimler için bir gerekli ihtiyaç haline geldi. Cumhuriyet Halk Partisi’nin açıkladığı bir rapora göre 2020 yılında 11942 sağlık çalışanı şiddete uğradıktan sonra yardım başvurusunda bulundu. Bu sayı 2021’de 29826’ya çıktı.
Türkiye Sağlık Bakanlığı’nın yıllık aktiviteraporları 2012 yılında ilk kez başlayan Beyaz Kod uygulamasına başvuran sağlık çalışanı sayısında dramatik bir artışı göstermektedir: 2017 yılında başvuran 7751 sağlık çalışanından bu sayı 2019 yılında 46274 sağlık çalışanına 2020’de ise 72158 sağlık çalışanına çıkmıştır. 2020 yılında savcılar 7000 olayı araştırmıştır, bu olgulardan sadece %10’unda sağlık çalışanları Sağlık Bakanlığı’ndan resmi yardım alabilmiştir.
Türk Tabipler Birliği genel sekreteri ve bir immünolog olan Dr.Vedat Bulut günde beyaz kod ile bildirilen fiziksel şiddet olayının yaklaşık 5 olduğunu söylemektedir. Sözel şiddet ise bunun altı katı olup yaklaşık günde 30 olgudur. Bu sayılar sadece bildirilen resmi olgulardır, bunun dışında bildirilmeyen birçok olgu da olmaktadır. Dr. Bulut’a göre şiddet bir etken olmakla birlikte ana sorun ekonomik güçlüklerdir. Türkiye’de sağlık profesyonellerinin işi ucuz emek olarak görülmektedir. Alım gücü açısından bakıldığında hekim maaşları 2003 yılındakinin üçte biri düzeyindedir.
Örneğin Ümraniye gibi mütevazi bir İstanbul semtinde tipik bir apartman dairesinin kirası 8000 lira (£366) civarındadır ki bu başlangıç aşamasındaki bir hekimin maaşını geçmektedir. Dr. Bulut “Bu nedenledir ki 30’lu yaşlardaki hekimler 2 veya 3 arkadaşlarıyla birlikte ev kiralama ihtiyacındadır…” diye açıklamaktadır. “Hekimler düşünmektedir ki; büyük şehirde yapamıyorsam ve küçük bir yerleşim yerinde çalışmak istemiyorsam neden yurt dışında gitmeyi denemeyeyim?”
Türk Tabipler Birliği’nin ülkeyi terkeden hekimlerle ilgili yaptığı çalışma göstermektedir ki ülkeyi terkeden bilim insanları ve uzman hekimlerin sayısı artmakta ve cerrahi, iç hastalıkları, çocuk sağlığı, anestezi, radyoloji ve oftalmoloji gibi alanlarda sıkıntı ortaya çıkacaktır. Dr. Bulut “Özellikle anestezi, acil tıp, otorinolaringoloji, jinekoloji alanlarında ülkeyi terketme eğilimi belirgindir…” demektedir. Bir başka noktaya dikkati çekerek Şubat ayından bu yana bilim insanlarında da ülkeyi terketme eğilimine işaret etmektedir. Doçent veya profesör unvanına sahip birçok bilim insanı terketme isteklerini belirtmiştir. Dr. Bulut’a göre bu gelişmeler Türkiye’de kalifiye insan sermayesinde bir azalmaya ve belli uzmanlık alanlarında açıklara neden olacaktır. Yalnızca geçen ay 16 anestezi uzmanının ülkeyi terkettiği belirtilmiştir. Dr. Bulut; bilindiği gibi anestezi ve yoğun bakım uzmanlığının Türkiye’nin COVID-19 ile mücadelesinde hayati önemi olan dallar olduğunu belirtmiştir.
2019 yılında ABD’ye göç eden Detroit, MI, WayneState Üniversitesi İç hastalıkları asistanı olan Saliha Erdem, Türkiye’de yetişmiş bir kişi olarak yurt dışına gitmeyi hiçbir zaman düşünmediğini Lancet’e belirtti. Ülkemi ve arkadaşlarımı terketmek kesinlikle yaşam değiştirici ve zor bir karardı ve bu kararı almak 2 yılımı aldı dedi. Dr. Erdem Ankara Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun olduktan sonra 2 yıl Türkiye’nin doğusunda bir üçüncü basamak hastanede çalıştı. Türk sağlık sisteminin ne kadar kolay ulaşılabilir ve ucuz oluşuna hayranlık duyarken istismar edilmeye de ne kadar açık oluşunu beğenmediğini belirtti. Örneğin Türkiye’de acil servise gelen bir hastayı acil bir olgu olsa da olmasa da yasal olarak geri çeviremezsiniz. Bu da hasta volümünü aşırı artırmakta ve hekimlere yeterli ve uygun muayene ve açıklama zamanı bırakmamaktadır. Dr. Erdem Türkiye’deki sağlık sisteminin sağlık çalışanlarını aşırı yorgunluğa ve tükenmeye eğimli hale getirdiğini belirtti.
Dr. Pala bu hekim kaybının sağlık sistemini hemen etkilemeyebileceğini belirtti. “180000 hekimden 2000’inin Türkiye’yi terketmesi bu noktada büyük bir hizmet açığı doğurmayabilir…” dedi, ancak AB ülkelerinin Türkiye’nin iyi eğitilmiş hekimlerini çalıştırmaya yönelik olan eğilimini vurguladı. Eğer bu yabancı ülkelere gidiş devam ederse önümüzdeki 10 yıl içinde sistemin ciddi sıkıntılarla karşılaşacağını belirtti. Sağlık hizmetlerinin ilk basamağı etkilenmese de sağlık personeli planlamasının daha büyük problemle karşılaşacağını belirtti. Avrupa’daki ortalamadan daha fazla sayıda beyin cerrahı mevcuttur. Ama bazı dallarda, psikiyatri gibi sayı çok kıttır(2,5’a karşılık Avrupa’da 15,5), ve mesleksel hastalıklar alanında hemen hemen yok gibidir(0.007 ye karşılık 5) Demografi ve sağlık gereksinimlerine göre doktor sayısının planlanması hekim göçü kadar önemli bir konudur.
Dr. Pala Uludağ Üniversitesi’nde 6. Sınıf öğrencileri arasında yaptığı anketteöğrencilerin yarısının yurt dışında gitmeye niyetlendiğini belirtti. Üçte birinden fazlası Almanca dil kurslarına başvurdu. Öğrencileri arasında en çok gitmek istenen ülkelerin Almanya, İngiltere ve ABD olduğunu belirtti.
İlgili bakanlıklar bu eleştirilere Türkiye’de 126 tıp fakültesi bulunduğunu ve her yıl 160000 mezun verildiğini belirttiler. Bununla birlikte, mezunların uzmanlık alanını seçmek için başvurduğu Tıp’ta Yeterlilik Sınavı’nda 12294 kontenjandan 1859’u boş kaldı. Boş kalan kontenjanların çoğu cerrahi bölümlerdi, örneğin Ankara Tabip Odası’nın belirttiğine göre 279 beyin cerrahisi kontenjanının 127’sinin boş kalması gibi.
Dr. Bulut beyin cerrahisi gibi alanlarda eğitim verecek hekimleri bulmanın güçleşeceğini belirtti. Önümüzdeki 10 yılda halen varolan hekimler emekli olduğunda veya öldüğünde ciddi bir hizmet açığı doğacağını ekledi. Pek çok kişi sağlık sorunlarıyla karşılaşacak ve sayı olarak yeterli görünen ama kalitesi düşük bir hizmet ile karşı karşıya kalacaktır.
Dr. Bulut yurt dışındaki doktorlarda bir aidiyet duygusu yaratabilmek için %200’lük bir maaş artışı yapılmasını önerdi. Eğer Türkiye’nin eğitimli insanları geleceğe güvenle bakabilirse ve yönetimin politikaları bu güveni sağlarsa hekimlerin yurt dışına gidişleri azalacaktır dedi.
Dr. Erdem Türkiye’de sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olaylarını her duyduğumda veya gördüğümdeciddi biçimde üzülüyorum ve burada kalma kararım daha da güçleniyor dedi ve ekledi; kendi kendime Türkiye ne yazık ki artık hekimlerin çalışması için güvenli bir yer değil diyorum. Dr. Erdem ekledi: Bu olayı bir beyin göçü, kaybı olarak tanımlamayı sevmiyorum. Herkes başka bir yerde tıp mesleğini uygulamak için ayrı bir hikâye ve nedene sahiptir. Ülkenizi, arkadaşlarınızı, ailenizi terketmek hiçbir zaman kolay bir karar değildir ve sadece sağlık sistemi sorunlarına bağlanamaz. Ama, bir ülkede eğer hekimler sadece sağlık sistemindeki sorunlar nedeniyle ülkeyi terketmeye başlamışsa bu ciddi bir sorundur ve ilgililerin hemen uygun önlemleri almasını gerektirecek bir durumdur.