Mersin, 1945-50’lerin İstanbul’u konumunda; çoğa kalmaz Bütüşehir Yasası kapsamında kağıt üzerinde mahallelere dönüştürülen kırsal kesimin doğal yapısı, ranta kurban edilip tüm güzelliklerin çanına ot tıkanır...
İklimleme aygıtlarının olmadığı dönemlerde, Mersinliler bugünlerde yoğun telaşa düşerdi... Fındıkpınarı, Arslanköy, Gözne, Ayvagediği, Namrun gibi yaylalar gözde yerlerdi...
Evi olanlar taşınma, olmayanları ise kiralık yer bulmak için dört dönerlerdi...
Çatısı Kiremitli evler çoğunlukla ahşap, daha mütevazileri ise çardak türündeyedi...
Taşınma işi bittikten sonra çarşıda işyerlerini kapatanlar yaylaya biran önce ulaşmak için yollara düşerlerdi...
Her adım atışta gıcırdayan ahşap sesinin duyulduğu dinginlik, hafta sonlarında ağırlanan eş, dost misafirler...
Hey gidi günler, o naif güzellikler mazide kaldı...
Şimdilerde yaylalar beton yığınlarına dönüştü...
Gönüllerin vermekten çok almaya şartlandırıldığı günün anlayışında kimse kimseyi kabul etmiyor artık...
Mersin, 1945-50’lerin İstanbul’u konumunda; çoğa kalmaz Bütüşehir Yasası kapsamında kağıt üzerinde mahallelere dönüştürülen kırsal kesimin doğal yapısı, ranta kurban edilip tüm güzelliklerin çanına ot tıkanır...