Bedir Solmaz | Ah Eylül...(2) | MERSİN MOZAİK
Bedir Solmaz

Bedir Solmaz

Ah Eylül...(2)


Baş emperyalist ABD’nin desteğini arkasına alan 12 Eylül darbesinin görünürdeki başı Kenan Evren, şakşakçıların da bastığı havayla kendini bulutların üzerinde hissedip en büyük Türk pozlarında meydanlarda Kuran’dan ayetler okuyarak bastığı zeminin tahkim ettikten sonra, geleceğine yönelik gördüğü olası tehditleri bir bir ortadan kaldırdı.

Artık barışı savunmak suçtu. Aralarında Mahmut Dikerdem, Orhan Apaydın, Reha İsvan, Kemal Anadol, Nedim Tarhan, Ali Sirmen gibi ülkenin önde gelen gerçek aydınlarının yer aldığı onlarca yaşı kemale ermiş insan, bırakın aşırı fikirleri salt barışı savundukları için yıllarca çile dolduracakları cezaevlerini boyladılar.

Darağacını boylayanlar, yaşı adli tıp raporuyla büyültülerek çocuk yaşta asılan Erdal Eren’de simgeleşti.

Yüzlerce, binlerce yaşam kesitinin drama dönüştüğü o günler, gerçekten kaç göç günleriydi.

Ölen toprağı, yakalanan demir parmaklıkların ardını boylarken, kaçaklar avcıya karşı kendini kollayan birer ürkek tavşandı…

Kimi zaman güldük, kimi zaman korkup dizelere döktük istemlerimizi:

"Deviniyor usum / deviniyor yıldırım hızıyla / tavanında hücrelerin / koyağında derelerin / çatlayan toprağında tarlaların / deviniyor karanlığında günlerin.

Basmış üstüne tarlaların / karanlığın susuzluğu / kurumuş dereler / nar gibi çatlamış toprak /  ortasındayım denizin / altımda kırık sal.

Bu gece ne uzunmuş dede / hani kitabındaki gündüzler / masallardaki güzellik /  nerede zümrüdüanka kuşu / deniz mavisi gökler / nerede / her yer kokuyor barut kan / basmış zifiri karanlık / aydınlığın üstüne /  gündüzler geceden de karanlık.

Deviniyor usum / deviniyor yıldırım hızıyla / deviniyor karanlığında günlerin / yoksula yollar hep kapalı / yolsuzluk çok / almış başını gidiyor kötü / gemi bırakılmış at.

İş / ekmek/ özgürlük / yanıp sönüşü gibi değişken / mendirekteki bakımsız fenerlerin.

Pervaneyim dönüyorum tavanında / Bol Kepçe resteorantın / dönüyorum / itfaiyeci çabukluğu gövdemde / tam tekmilim kapıda / bekliyorum müşteriyi / ‘buyurun efendim şöyle alayım sizi / arzunuz efendim’.

İşte geliyor bir dost / hoş beş / sonra veriyor ılık sesi / buz gibi soğuk haberi / şıp deyip damlıyor içime kan / eski mahalleden sormuşlar /  karar tasdik olmuş temyizde / her an gelebilir buraya da / yarın / bir gün / dayanır kapıya polis /  ‘biz infaz masasından / hükmünüz kesinleşmiş / gideceğiz birlikte’

Emniyet savcılık / ..... Bekliyorum tetikte / ya duyarsa patron / işime son verebilirde / ne de olsa vatanı sattık  ya!..

Karım / çocuklarım / yaşlı anam /  bekliyor evde / beni / götüreceğim ekmeği.

Deviniyor usum / deviniyor yıldırım hızıyla / çarpıyor çakmak taşları / çarpıyor birbirine / yazıyor ışığında çocuklar / yiğitliğin şiirini:

‘Düşüncen / günü basan karanlık mı / çek bir kalem / o karanlık / o gece / kocamış bir sonyazdır / sen düşünme bugünü / düşünme bizleri / kalmasın gözün arkada / biz artık kardeş olduk / acılarla yoklukla / mühim olan ilkyazlar...’”

Zaman, cendere olup sıksa da bizi, hınç ve umut keskin bir bıçaktı, acılarsa bileği taşı… 
 



ARŞİV YAZILAR