"Kalabalık Yalnızlık” üzerine...
Modern toplumun çelişki dolu yapısıyla ilgili düşündürücü bir konu olan “Kalabalık Yalnızlık” üzerine derinlemesine düşünmemiz gerektiğini düşünüyorum. 2024 yılı için TDK tarafından belirlenen “kalabalık yalnızlık” terimi günümüzün temel sorunlarını vurgulayan çarpıcı bir ifadedir; zira bireysel bağların zayıflaması ve yalnızlık duygusunun artmasıyla ilişkilidir. Kalabalık yalnızlık kavramıyla anlatılmak istenen şey; kişinin kalabalıklar arasında fiziksel olarak mevcut olmasına rağmen duygusal olarak kopuk ve yalın hissetmesidir. Toplumsal yapının ve kişisel ilişki biçimlerinin değişmesiyle sıkı bir şekilde bağlıdır.
Yalnızlık duygusu insanlık hikayesi boyunca var olan evrensel bir duygudur ancak günümüzde yalnızlık sadece kişisel bir mesele olmak yerine toplumsal bir olgu haline gelmiştir insanlar yoğun şehir hayatında ve sürekli dijital platformlarla etkişim içinde olsalar dahi yalnızlık hissinden kaçamamaktadır Yalnızlık kişisel tarafından anlamlandırılması zor bir ortamda kendisini boğuldum hissetmesiyle ortaya çıkar ve bu durum kişisel psikolojisi ve sosyal sağlığı üzerinde olumsuz etkilere neden olabilir.
Kalabalık içinde yalnızlık kavramı; bireysel bağlarının dijitale ve fiziksele özgü topluluklar arasında kurulduğuna yönelik bir sonucudur. Dijital platformların rehberliğindeki algoritmalar daha çok insanları izole bir şekilde bir arada tutmayı teşvik etmektedirler. Sosyal medya mecraları kişilere yüzeysel ilişki ağı içerisinde varlık gösterme olanağı sunarken gerçek ve derin bağların oluşumunu engellemektedirler. Bu durum kişinin daha fazla kalabalığın arasında bulunmasına karşın daha da yalnızlık hissetmesine neden olur. Neoliberal politikaların etki alanı içinde yer alan kalabalık yalnızlığı da derinleştiren önemli bir faktördür. Herkesin rekabet ve kişisel başarı odaklı olduğu bir toplum yapısı insanların kendilerini yalnız ve desteksiz hissetmesine sebep oluyor. Bu süreçte insanlar hem çevreleriyle hem de kendi iç dünyalarıyla bağ kurma yeteneğini kaybediyorlar.
Kalabalık içinde yalnız olmak da yalnızlığı artırabilir ve insanların ruhsal sağlığı üzerinde olumsuz etkilere yol açabilir. Araştırmalar; Yalnızlığın uzun süren strese, depresyon ve anksiyete gibi psikolojik sorunlar yaratma ihtimalinin olduğunu göstermektedir. Kalabalık içinde yalnız olmak da bu sorunları daha karmaşık hale getirebilir ; kişi diğer insanlarla bağ kuramadığı için kendisini daha çok izole hissedebilmektedir.
Yalnızlığı aşmanın bir yolu; “kişilerin ve topluluğun bağlarını yeniden bütünleşerek kuvvetleştirmekten geçiyor” diyebiliriz aslında. Sağlıklı bağlar kurmak için organik ve derin ilişkilere önem vermek yalnızlıkların hissini azaltabilir. Toplumda dayanışma ve merhamet gibi kıymetler önem kazanarak kişi hem kendisiyle hem de çevresindeki insanlarla sağlıklı bir bağ oluşturabilir. Dijital dünyada harcanılan zamanı bir şekilde azaltmak ve göz göze ilişkilere öncelik vermek de bu konuda büyük değer ve önem taşımakta.
Çoğu insanın yaşadığı bir paradoks olarak kabul edilen durum şudur: günümüzde yoğun kalabalıklar içinde olunmasına rağmen birçok kişi yalnızlık hissetmektedir. Yoğun kent hayatı ve dijitalleşmenin etki alanının genişlemesi ile kişilere daha fazla sosyal çevre içinde yer alırken yalnızlık duygusu hakim olabilmektedir. Bu yalnızlığı aşmak için kişilerin toplumdaki ilişki ağlarını güçlendirmesi ve derin bağlar kurması gerekmektedir. Kalabalığın getirdiği yalnızlığı anlamak ve bu konuyu çözmeye çalışmak ise sağlıklı bir yaşam sürdürebilmek için kilit rol oynamaktadır.