Bedir Solmaz | Şiir sevmektir... | MERSİN MOZAİK
Bedir Solmaz

Bedir Solmaz

Şiir sevmektir...


İçinden geçtiğimiz süreçte duyup düşünerek görebilen kişi umarsızlık içinde kıvranırken, benim gibi anılara dalar…

…günümüzde insanın da giderek bir çıkmaza sürüklendiği neredeyse gözle görülebiliyor...

Bugünkü çıkmazın ’güzel’ olup olmadığı ayrıca irdelenmesi gereken bir konu...

Beni ilgilendiren, söz konusu değerler yozlaşmasının ve günümüzdeki çıkmazın, şiiri de gitgide yozlaştırdığı ve giderek elimizde şiir adını taşımaya değecek hiçbir şey kalmadığıdır...

Aktardığım kesiti Ataol Behramoğlu’nun 10 Eylül 2006 tarihli Cumhuriyet Gazetesinin Pazar Ekinde yayımlanan “Şiirin Ölümü” başlıklı yazısından not düşmüşüm. 

İlgili tümcelere gözüme takılınca, şiiri dolu dolu yaşadığım, daha sonra kırılarak ara verip uzaklaştığım günleri anımsadım.

Neydi o günler!

Ülkenin üzerinde 12 Eylül karabasanı, solcu bildiğimiz kimselerin çoğu yelkeni indirip düzenden yana dümen kırarak yeni yönetimlerin buyruğuna girmişler, bense inandığım davanın kendimce mücadelesini veriyorum.

Tanıklık ettiğim olaylar kaldıramayacağım aşamaya gelince, dönemin Mersin Belediyesi Su İşletmesi’nde yürüttüğüm kaçak kontrollük görevi bırakıp, şebeke işçiliğini seçtim.

Ağır şartlar altında çalışan işçilerle kader birliği etmem olaylara bakış açımı netleştirince, yazdığım şiirlerin içeriği elle tutulurcasına somutlaşmıştı. 

Okuyanların “Şiirlerin çok güzel, dergilerin düzenlediği yarışmalara gönder…” ısrarına daha fazla dayanamayarak, şairlik gibi iddiam asla olmasa da, içinde bulunduğum çevrenin sorunlarını yansıtan dizeleri umutla birkaç dergiye yolladım.

Ne var ki, şiirlerimin hiçbirisi ön elemeyi bile geçmemiş olmalı ki, dergilerde yayınlanmamıştı.

Çünkü emek ve emekçi ta o günlerde aforoz edilmeye başlamıştı!

Dergilerde yayımlanmaya değer görülen dizelerin ise, bana göre şiirlikle ilgisi yoktu; o kırgınlıkla şiir defterini kapatmıştım.

Ataol Behramoğlu, “Şiir hiçbir zaman bu kadar yozlaşmamış, bu kadar ayağa düşmemiş, toplumdan da en yalın anlamıyla insandan da bu kadar kopmamış, bu kadar soyutlanmamış, bu kadar şiir dışı bir şey durumuna gelmemişti. Çünkü insan belki hiçbir zaman bu kadar bozulmamış, anlamını ve değerini yitirmemişti. Çünkü ülkemizde eğitim sistemi hiçbir zaman bu kadar sığlaşmamış, içi boşalmamış, değersizleşmemişti...” diyerek isyan ederken, yaşamını şiire adayan bir şair olarak yerden göğe kadar haklıydı.

Bir zamanların şiir ve emekçilerin yaşamını da aktaran öykülerle bezeli romnanlar, dergiler çoktan geçmişte kaldı artık…

Emeğin yok sayıldığı bir ortamda hangi güzellikten söz edilebilir? 

Gün, tüm değerleri kişisel çıkar ekseninde evirip çevirme dönemi; bu konuda işbirlikçi medyanın kimse eline su dökemez.

Sayın Behramoğlu’na katılmamak elde mi? 

Şiirin öldüğü yerde, ne yaşayabilir söyler misiniz?

Yazımızı şiir üzerine çiziktirdiğim dizelerle noktalayalım:

Sevgisizlik hazzı unutturdu Geceler hasret arzulu buluşmalara...

İçten kucaklaşmalardan yoksun günlerde Meydan Zalimlerin...

Şiir sevmektir...

Ne olur canlandırın artık şiirin mezarını 

Canlandırın ki tutkulu aşklar demlensin gönüllerde...

O anı tanımlamakta yetersiz kalsın Allan Poe’ nin dizeleri...

Gemleyin edinim hırsınızı... 

İnanın o zaman daha sevilesi olur

Hesapsızca bölüşmenin meyvesi çocuklar...



ARŞİV YAZILAR