Utanmak...
Geçmişte şiirler, romanlar, öyküler ve özdeyişlerde ağırlıklı yer verilen,“Utanmak” kavramına günümüz dünyasında yer yok…
Utanmak mı?
Çek bir kalem…
Yediden yetmişe çoğunluk utanmıyor artık.
Hırsız,”Beni bu halleri düşüren utansın!” deyip çalmaya devam ediyor…
Büyük vurguncunun ar damarı zaten çatlamış!
Eskiden verdiği sözü yerine getiremeyen kimse duyduğu utancın altında ezilirdi.
Ya şimdi?
Topluma karşı sorumluluk makamını işgal eden koca koca sözde devlet adamları desteksiz atıp dün söylediğini bgün inkar ediyor!...
Aldığı kararlar, yerine getiremediği sözler başkalarını dara düşürüyormuş, insanlığa olan güven sarsılıyormuş kimin umurunda!
Siyasi ıkar ve geleceği için girmediği kılık yk; adamdaki yüz değil manda derisi. Suratına tükürseler “Yağmur yağdı” diyor.
Kimisinin hedefi işgal ettiği koltukta daha uzun süre oturmak, kiminki günü kurtarmak…
Utanmak mı?
Çok kişinin sözcük dağarcığında slinip gitti…
Oysa utanmak insanlığın başlangıç noktasıdır.
En acımasız, en yüz kızartıcı olaylar bile kamuoyunun gündeminde yer tutup yaptırım gücü olan eylemlere dönüşmüyor.
Unutuluyor, unutturuluyor…
Yaşananlar da gösterdi ki, gelişen teknolojiye paralel metalaşan insan ilişkilerinde insanlığın en soylu hasleti,“Utanmak”,sözde uygar dünyada yaşam ortamı bulamıyor.
Uygarlaştığı söylenen dünya yangın yeri gibi!
Utanmayı unutanların ar damarı öylesine çatlamış ki, hem kendi çıkarları uğruna savaş çıkarıp insanları birbirine kırdırıyorlar hem de kanlı ellerine bakmadan insan hakları savunucusu kılığına girip ahkâm kesebiliyorlar.
Bu utanmazların yüzsüzlüğüne mi kızalım, yoksa milyarların boyun eğmişliğine mi yanalım?
Hadi dünya egemenlerine gücümüz yetmiyor diyelim; ya günlük yaşantımızda tanık olduğumuz küçük çabalarla önüne geçebileceğimiz haksızlıklara ne demeli?
Yıllarını memleket izmetine maaş diye verilen, iş bulabilenlere emekilere asgari ücret larak saptanan ödenti, efendilerin tıkındıkları lüks restoranlarda bıraktıkları bahşiş kadar bile değil…
Görmüyoruz, duymuyoruz; görüp duysak da “Bana değmeyen yılan bin yaşasın…” deyip geçiyoruz!
İnsani değerlerin kabul gördüğü dönemlerde, “Sakın ola ki karşındakini utandırma, sen utan…” derlermiş.
Utananın belleklerden silindiği birilerinin övündüğü Yeni Türkiye'de, utanmadan utandıranların sayısı gün geçtikçe hızla çoğalıyor.