Bedir Solmaz | ...çarkları insan kanıyla yağlanan değirmen... | MERSİN MOZAİK
Bedir Solmaz

Bedir Solmaz

...çarkları insan kanıyla yağlanan değirmen...


İnsan soyu, yüzlerce yıldan beri tek bir yolla yetinmemiş, kendine giden yolu bir türlü bulamamışsa da, o dörtlü beşli yol ağızları onun aklının, yürüyen ayağının gözü, kulağı olmuş sanki. En eski gidişlerden günümüze dek kalan bir çağrı gibi çoğalmış gitmiş dört bir yana…

Aktardığım tümce, birbirimizi yakından tanımasak da soluduğu havayı solumak, farklı zamanlarda yürüdüğü yolları adımlamaktan mutluluk duyduğum, salt doğup büyüdüğü toprakların değil, tüm Anadolu coğrafyası folklorunu özümseyip bizlere ulaştıran Arslanköylü Osman Şahin’in anasıyla dertleştiği “Ay Bazen Mavidir” isimli öyküsünden.

Evet, öykünün usta anlatıcısının dediği gibi her işin bir yolunu bulan bizler, yine planlı kötülüklerin tümünün anası olan insanın öz benliğine ulaşmanın yolunu bir türlü bulamamışız...

Bunun içindir ki yine kendi soyumuzun yanı sıra yaşam kaynağımız olan doğanın da baş tahripçisi olmayı sürdürüyoruz...

Peş peşe tetiklenen kanlı savaşlarda akıtılan onca kan ve gözyaşına karşın bırakın ders almayı gün geçtikçe daha da canavarlaşıyoruz...

Çoğul dil kullanıyorum, çünkü neden sonuç ilişkisi bileşkesinde hiçbirimiz masum olmayıp yaşanan çirkinliklerde pay sahipleriyiz!

İstemimiz dışında üzerimize yapışan aidiyetleri sorgulamadığımız gibi, güdüsüne kapılıp alın teri dökerek yonttuğumuz taşları kendimize ulaşmak yerine yıkıma giden yollara döşüyoruz...

Sonuç olarak kendi kendimize yabancıyız, kuşak çatışması adı altında canımızdan kopan çocuklarla boğazlaşırız!

Güncel örneğini son birkaç yıldır yaşayarak görüyoruz; önceleri Maramara, daha dün gibi Kahramanmaraş merkezli depremlere rağmen yıkımlara karşı köklü çözümler geliştirilmiyor!

Şimdilerde unuttuğumuz Ergenekon davasıyla simgeleşen Silivri’de yargılananlar bu yurdun evlatları değil miydi?

Sahi o insanların işledikleri iddia edilen suçlar çerçevesinde kaç kişi öldü?

O günlerde haksız yargılamalar ve mazlumların tıkıldığı zannıyla simgeleşen Silivri'de başkaları yatıyor...

Uğranılan hak ihlallerinin hesabını kim verecek?

Olaylarda bir sorumluluğum yok...” diyerek köşeye çekilenlerinki  züğürt tesellisi!

Kendimize ulaşıp içimizdeki beni yenemediğimiz içindir ki bölük bölük bölünmüşüz; güzellikler ekseninde birleşmek yerine, aykırı gördüğümüzü kendimize tehdit olarak algılıyoruz hep!

İşin en garip tarafı da ahrette hesap vereceğine inanan geçmişte zulme uğradıklarından yakınıp mazlumu oynayan kesimler var ki, dünya nimetlerine ulaşmak için kırk takla atıp kılıktan kılığa girerken, kendilerinden saymadıklarına yapılan zulme göz yumuyorlar!

Gidişat gösteriyor ki, yüzyıllardır çarkları insan kanıyla yağlanan değirmen, kendimize ulaşmadıkça kim bilir daha ne canlar öğütecek!



ARŞİV YAZILAR