Geleceğimiz hiç parlak değil…
Yaşam, eskiden biraz olsun kitaplarda anlatılanlarla örtüşürdü.
Yazarlar, romanlarını-öykülerini gerçek yaşam kesitlerinden yola çıkarak kurgularlar; şairler, tütün dizen kızların, denize ağ atan balıkçıların, gurbette sıla hasreti çekenlerin özlemlerini dizelere dökerdi.
Günümüzde modern-postmodern isimlerinin verildiği sözde eserlerde, emeğin-emekçinin yeri yok.
Onlar tüketim ve üretim işlevi gören robot gibi algılanıyorlar artık.
Toplumun sağlığının emanet edildiği hekimler bile horlanır oldu!
Oysa, emeğin ve emekçilerin de arasında bulunduğu dar gelirlilerin dünyasında ne dramlar yaşanıyor!
Kapatılan işletmeler, işten atılmalar gırla, emeğinden başka sermayesi olmayan insanlar tedirgin; ya beni de atarlarsa işten!
Tereddüt us üstünde Ağrı Dağı, ağır mı ağır…
Pembe dünyaların çizildiği senaryolar çoktan oynandı bitti.
Dayatıyor gerçekler…
Aşk, romantizm, çağlar öncesinde kalan sözcükler sanki.
İşinden kovulan emekçi, evine ekmek götüremeyen işsiz, eşi tarafından terk edilen kadın, babasını teröre kurban vermiş çocuk, sokakları süpüren çöpçü kıyıya vuran ak köpüklü dalgalardan ne algılar dersiniz?
Ölümden sonra geçileceği söylenen sırat köprüsünden daha ürkütücü olan yaşam denen yolun güçlükleri karşısında dağılırız un ufak. Yürürken düşeriz ha bire, kafamız yarılıp ayağımız kırılmasına karşın, ne acıdır ki yine de ders almayız; üstüne üstüne gideriz yanlışlarımızın
Yanlışta bunca direnmek niye?
Anadolu’da, yanlışı yineleyen kişiyi eleştirirken“ Eşek bile, gece karanlığında dokunduğu yere yıllar sonra da olsa bir daha yükünün takmaz” derler.
Bu durumda yanlış üstüne yanlış yapan bizlere ne denmeli bilmem ki!
Aymazlığımızdan yararlanan güçlerce çirkinleştirilen yaşamın bunca güçlüğünü çekmemize karşın, olayları iyiye güzele yöneltmek için kılımızı kıpırdatmıyoruz.
Yapan da, yaratan da insandı hani?
Hani, bir insani sevmekle başlayacaktı her şey?
Yani, bunca güzel şey boşuna mı yazılıp söylenmiş?
Üretmeyi, sevmeyi, saymayı, paylaşmayı öğretenler mi, yoksa bütün bu değerleri yok sayıp kişiyi robotlaştıranlar mı haklı?
Büyük bir kavram kargaşasının içindeyiz. İnsanlar kime inanacak, gelecek kuşaklar hangi doğrultuda şekillenecek?
Tüm değerlerin metalaştığı bir ortamda, yerine göre en gaddar kişinin bile gereksinim duyduğu sevgi nasıl boy verip gelişecek?
Sorular, sorular…
Bana göre, geleceğimiz hiç mi hiç parlak değil.
Nedenine gelince, kişiyi robotlaştıran sistem ve yürütücüleri sevdalıların gözlerindeki ışıltıyı söndürdüler.
Siz, gülmek için cenneti, yanmak için cehennemi boşa beklemeyin; cennet de, cehennem de burada.