Dünya Kenti Mersin mi?
2023 Eylülü de ,"Eyvallah..." demeye hazırlanıyor...
Sabah sporu koşuşturmasında Müftü Deresi’nin denizle buluştuğu noktadan geçerken, akıntının ip çekmiş gibi aynı yöne sıraya dizdiği gemilere bakıyorum.
Gelişgüzel attığımız çöplerle eski güzelliğini yitirip kirliliğe mahkûm olan, balık neslinin tükendiği Akdeniz’in haklı olarak küskün...
Burası Mersin; bir zamanlar dünyanın kendi kendine yeten yedi ülkesinden biri olarak anılan Türkiye’nin namı değer narenciye ambarı; yöneticiler “Dünya Kenti” diyerek övünseler de ihmal edilmişliği sonucu çarpık yapılaşmayla hacmi büyüse de özünde hep küçük kalan kent...
Ve bu güzelim yerleşim birimine sahip çıkamayan bizler…
Beklentilerimiz, düş kırıklıklarımız, ihanetimiz, horlanışımız, hor görüşümüz daha neler neler…
Kıyıya vuran dalgaların tekdüzeliğine dalıp bu talihsiz kentin geçirdiği evreye kendi penceremden değerlendiriyorum.
Çocukluk yıllarımın Mersin’i çok mu güzeldi?
Yoksa küçücük şeylerle mutlu olduğumuzdan ben mi öyle görüyordum?
Olaya duygusal boyutu bir tarafa bırakıp sorgulayacak olursak, Mersin’in talihsiz bir kent olduğu gerçeğiyle karşılaşırız.
Bakın nasıl; Mersin’deki siyasi ve sosyal gelişmeleri 50 yılı aşkın süreden beri yakından izliyorum. Bu süreçte, Mersin’i ve Mersinlileri hakkıyla temsil edecek çok az kişi Meclis’e gönderilmiştir. Kısacası, ülke kalkınmasının şekillendirildiği merkezde kentimiz gerektiği gibi gündeme getirilip savunulmamıştır.
Belleğimi yokladığımda, Mersin’in kongre turizmi merkezi olacağı, Kazanlı tarafına turizm bölgesi kurulacağı, yat limanı tamamlanınca gelen turistin hesabının tutulamayacağı, Karboğazı Kayak Merkezi Projesi yolundaki vaatler bir biri ardına sıralandı.
Gelin görün ki söylenenlerin hiçbirisi hayata geçmedi; bu gidişle de geçmeyecek gibi.
Nasıl geçsin ki?
Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre, projeler için bir türlü ödenek sağlanamıyormuş.
Meclis’te temsil edenlerin isminin anımsanmadığı bir kentte, kalıcı eserlerin varlığından söz edilebilir mi?
Mersin adına Meclis sıralarında oturan milletvekilleriyle gezip dolaştığınız sokaklarda karşılaştınız oldu mu hiç?
Ali Bozer, Aydın Güven Gürkan, Ayfer Yılmaz, Rüştü Kazım Yücelen, Turan Güven, Fikri Sağlar, İstemihan Talay, Enis Öksüz,Mustafa Özyürek, Kürşat Tüzman ve daha nice anımsayamadıklarım…
Bu insanlarla elbette bir alıp veremediğimiz yok, ancak, Mersin’in iç acıtan konumda bulunmasında bu kişilerin sorumluluğu, sorumsuzluğu yadsınabilir mi?
Tabii bu arda, asıl sorumlunun biz Mersinliler olduğunun altını çizmeden de geçemeyeceğiz.
Diyelim ki, bizi temsil edecek isimler hep tepeden dayatıldı; peki o dayatmaları neden kabullendik?
Mersinliler, gezip dolaştıkları cadde ve sokaklarda karşılaşacağı insanları Meclis’e göndermedikçe, belediye yönetimlerine de gerçek anlamda kent severleri seçmedikçe mevcut sıkıntıların katlanarak artması kaçınılmazdır.
Sahi, burası Dünya Kenti Mersin mi?