Coğrafyamız Kilikya… | MERSİN MOZAİK

Coğrafyamız Kilikya…

Coğrafyamız Kilikya… mersinmozaik.com

Prof.Dr. Zoroğlu,"Aslında Kilikya sözcüğünün Ermeni Halkı ile bir ilgisi yoktur. Kilikya bir coğrafyanın adıdır. Kökü Hititçe ‘HİLAKUKU’ olup, M.Ö. 5. Yüzyıldan sonra Kilikya olarak telaffuz edilmiş, Cumhuriyet öncesi bazı resmi yazışmalarda bile, yine bir coğrafya adı olarak kullanılmıştı."

Çukurova olarak bilinen bölgemizi ne kadar tanıyoruz?

Yanından geçerken sadece göz atıp düşünmediğimiz ören yerlerinin asırlık geçmişi vara.

Zaman zaman tartışmalara da neden olan Kilikya, bölgemizin kadim ismi üzerinde biraz duralım.

Konunun uzmanı, yaklaşık 35 yıldır bölgede araştırma  ve kazılar yapan Konya Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Zoroğlu, ülkenin geçmişe ait tüm mirasını yine bu ülkenin vatandaşlarının olduğunun altını çizerek,”Öncelikle Kilikya sözcüğü üzerinde duralım. Sözcük ne yazık ki Çukurova’da 12. ve 13. Yüzyılda küçük bir birlik olarak kurulan ve ömrü 300 yıl süren Ermeni Krallığını tanımlamada kullanılmış, ardından da siyasi ortamlarda hak elde etme malzemesi durumuna sokulmuştur.

Aslında Kilikya sözcüğünün Ermeni Halkı ile bir ilgisi yoktur. Kilikya bir coğrafyanın adıdır. Kökü Hititçe ‘HİLAKUKU’ olup, M.Ö. 5. Yüzyıldan sonra Kilikya olarak telaffuz edilmiş, Cumhuriyet öncesi bazı resmi yazışmalarda bile, yine bir coğrafya adı olarak kullanılmıştı.

Dolaysıyla Kilikya sözcüğünü kullanmaktan hiç çekinmeyelim. Anadolu Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi olduğu sürece ülkenin geçmişe ait tüm mirasını yine bu ülkenin vatandaşları olarak içimize sindireceğiz ve sözcüklerin arkasına sığınarak, zihinleri karıştırmak isteyenlere bilimsel serin kanlılıkla karşı koyacağız…”diyor.

Bölgedeki yerleşimin M.Ö. 7000 yılına işaretli olduğunun altını çizen Prof. Dr. Ayrıca şu görüşleri dile getiriyor,” İçel Bölgesi topografik açıdan iki farklı özellik gösterir. Erdemli’ye kadar olan kıyılar, Çukurova’nın batı ucunu oluşturur. Bu topografya içerilere gittikçe Toroslarla buluşur ve bu kütle batıda Alanya, kuzeyde Konya Ovası’na kadar, bölgenin dağlık kısmını oluşturur. Topografyanın bu olgusu, İlkçağ’da kentleşmenin de farklı biçimde gerçekleşmesine neden olmuştur. Ovada HÖYÜK yerleşmeleri oluşmuştur ve bunların en tanınmışları Yumuktepe, Tırmıltepe, Gözlükule ve Mezitli’deki Soli Höyükleridir. Bunlardan Yumuktepe ve Gözlükulede kazılar yapıldı. Özellikle Yumuktepe, Yenitaş (Neolotik) Çağından, yani M.Ö. 7000 bin yıllarından başlayarak Osmanlılar zamanına kadar yerleşim olmasıyla eşsiz bir kalıntıdır. Örneğin Konya yakınındaki Çumra-Çatalhöyük de insanlık tarihi açısından çok önemlidir, fakat yalnızca M.Ö. 7000 ile 4000arasında yaşanmış ve sonrada terk edilmişti…”

Bölgeyi gerektiği ölçüde tanıyıp tanıtmadığımız için turizm açısından sahip olduğu yüklü potansiyeli değerlendiremiyoruz.

Oysa bacasız sanayi olarak adlandırılan turizm, hizmet sektöründe güncel gelir kaynaklarının başında geliyor.

Salt başta Kızkalesi olmak üzere kıyıdaki ören yerlerini önceleyerek, Prof.Dr. Zoroğlu’nun saptamalarına göre, Dağlık Kilikya Konya Ovası’na kadar uzanmaktadır.