Antik Yunan filozoflarından Orta Çağ’daki ilahiyatçılara, Rönesans sanatçılarından günümüz bilim insanlarına kadar yazı, düşüncenin en güçlü ifade biçimi olmaya devam etti. Bugünse bu ifade biçimi dijital ortamlarda yaşıyor: sosyal medya, bloglar, e-kitaplar ve akademik veri tabanları yazının yeni yüzü oldu. Ama işlevi değişmedi.
Ümir Solmaz
Marc Bloch, “Tarih zaman içindeki İnsandır.”
Yazı, insanlık tarihinin en köklü ve dönüştürücü buluşlarından biri. İnsanoğlunun bilgiyi, duyguyu ve düşünceyi kalıcı kılma arzusu, bizi yazının icadına kadar götürmekte. Arkeolojik bulgulara göre, yazılı ilk belgeler M.Ö. 3200’lü yıllarda Mezopotamya’da Sümerler tarafından geliştirilmiş. Bu ilk yazı türü, çivi yazısı olarak biliniyor ve önceleri daha çok ticaretle ilgili kayıtlar için kullanılmış.
Benzer dönemlerde Mısır’da hiyeroglif yazı sistemi ortaya çıkarken, Çin’de Jiahu kemik yazıları gibi sembolik anlatımlar gelişmiş. Yazının ortaya çıkışı sadece iletişim biçimini değil; yönetim, hukuk, din ve kültürün aktarılma şeklini de kökten değiştirmiş. Yani yazı, sadece kelimeleri kaydeden bir araç değil; insan zihninin düşünce üretme biçimini de şekillendirmiş.
Sözlü kültür de bilgi nesilden,nesle aktarılırken zamanla şekil değiştirmiş. Yazı sayesinde bilgi sabitlendi, daha uzun ömürlü ve denetlenebilir hale geldi. İnsanlar yazıyla birlikte analitik düşünmeyi, soyut kavramlarla ifade kurmayı ve bilgiyi sistemli bir şekilde düzenlemeyi öğrendi. Bu gelişim, özellikle felsefe, bilim ve hukuk gibi alanlarda büyük sıçramalara yol açtı.
Yazının yolculuğu, sembollerin taşlara ya da papirüse kazınmasıyla sınırlı kalmadı. Her uygarlık, kendi koşullarına uygun bir yazı formu geliştirdi:
-
Sümer, Çivi yazısını kil tabletlerde kullanarak ticaret ve hukuku kayda geçirdi.
-
Mısır, Hiyeroglifleri papirüs ve duvarlara yazarak dini anlatımlar oluşturdu.
-
Çin, Piktogramları kemik ve bronz yüzeylere kazıyarak kehanet ve tarih kayıtları oluşturdu.
-
Fenike, Alfabeyi parşömen üzerine yazarak özellikle ticaret alanında kullandı.
Fenike alfabesi, Batı dünyasında yazının seyrini değiştirdi. Yunan alfabesine, oradan da Latin alfabesine evrilerek yazının evrensel hâle gelmesinde büyük rol oynadı. Bu da gösteriyor ki yazılı kültür, yalnızca bilgi taşıyan bir sistem değil; toplumun hafızası ve kimliğinin de taşıyıcısı.
Antik Yunan filozoflarından Orta Çağ’daki ilahiyatçılara, Rönesans sanatçılarından günümüz bilim insanlarına kadar yazı, düşüncenin en güçlü ifade biçimi olmaya devam etti. Bugünse bu ifade biçimi dijital ortamlarda yaşıyor: sosyal medya, bloglar, e-kitaplar ve akademik veri tabanları yazının yeni yüzü oldu. Ama işlevi değişmedi.
Yazının dijitalleşmesi bazı önemli değişimleri de beraberinde getirdi:
-
Dijital arşivler, bilgiye erişimi kolaylaştırdı.
-
E-kitaplar ve çevrimiçi yayıncılık, içerik üretimini hızlandırdı.
-
Veri güvenliği ve kaynak sorgulama, yazının özgünlüğünü tartışma konusu haline getirdi.
-
Dil ve üslup dönüşümü, daha kısa, görsel destekli ve hızlı iletişimi beraberinde getirdi.
Yazılı kültür, bireyin zihinsel gelişiminden toplumların tarihî sürekliliğine kadar birçok alanda belirleyici oldu. Yazının evrimi, aynı zamanda insanlık tarihinin evrimidir. Gutenberg’in matbaayı geliştirmesiyle yazılı kültür ikinci büyük devrimini yaşadı. Artık kitaplar daha hızlı, daha ucuza ve daha yaygın biçimde basılabiliyordu.
Bu gelişme; okuma yazma oranlarını artırdı, bilginin tekellerden çıkmasını sağladı ve düşüncelerin daha hızlı yayılmasına olanak tanıdı. Kitap okuma kültürü, aristokrasiden halk sınıflarına kadar yayıldı. 19. yüzyılda seri romanlar, 20. yüzyılda ise kütüphane sistemleri ve ders kitapları bilgiye ulaşımı daha da kolaylaştırdı.
Sahaflık ise sadece kitap satıcılığı değil; aynı zamanda kültürel bir mirası yaşatma misyonudur. Osmanlı’dan günümüze gelen bu meslek, özellikle el yazmaları, nadir kitaplar ve artık basılmayan eserlerin korunmasında hayati bir rol üstlenmiştir. İlk sahaflar, medrese çevrelerinde ortaya çıkmış ve dini metinlerden felsefi eserlere kadar geniş bir külliyatı okuyucuyla buluşturmuştur. Başta İstanbul’daki Sahaflar Çarşısı olmak üzere Türkiye'nin birçok Kentinde bu geleneğin önemli merkezleri olarak hâlâ ayakta. Prometheus Sahaf’ın kurucusu İlhan Tokak, 'Dünyayı anlamak ve kendimizin bilincine varmak ancak kitap okumakla mümkündür,' derken, bir hakikatin altını çiziyor. Mersin’de 35 yıldır kültürün ve bilginin izini süren köklü geçmişiyle Prometheus Sahaf, okurlarını kitapların sonsuz dünyasıyla buluşturmaya 35 yıldır devam ediyor." Sahaflık aynı zamanda şunları da kapsar:
-
Kitapların basım yılı, yazarı ve yayınevi gibi bilgileri içeren bibliyografik uzmanlık
-
El yazmaları ve nadir eserlerin koleksiyon değeriyle korunması
-
Geçmişle bugün arasında bir kültürel köprü kurulması
Bugün, sahaflar yalnızca fiziksel kitapları değil; aynı zamanda düşünsel mirası da yaşatıyor. Yazı, insanlığın ortak hafızasını şekillendiren ve kültürel sürekliliği sağlayan en güçlü araçlardan biri olmayı sürdürüyor. İlk çivi yazısından dijital ekranlara kadar uzanan bu tarihsel serüven, yalnızca teknolojik değil; aynı zamanda zihinsel ve toplumsal bir dönüşüm öyküsüdür.
Yazı sayesinde bilgi birikti, aktarıldı; uygarlıklar inşa edildi; inançlar, düşünceler ve bilimsel teoriler kayıt altına alınabildi. Matbaanın icadıyla bu miras geniş kitlelere ulaştı, sahaflar sayesinde geçmişin izleri bugüne taşındı. 21. yüzyılda yazı fiziksel formunu değiştiriyor olsa da, anlamını yitirmiyor. Aksine, daha erişilebilir, daha açık ve demokratik bir hâle geliyor.
Fakat bu dönüşüm, beraberinde bazı sorumlulukları da getiriyor: Bilginin doğruluğunu sorgulamak, kültürel mirasa sahip çıkmak ve yazının insanlık için taşıdığı derin anlamı unutmamak gerekiyor.
Çünkü yazının tarihi, insan zihninin ve ifadenin tarihidir. Ve bu ilişki, geçmişte olduğu gibi gelecekte de varlığını sürdürecek.
Kitaplara Erişmeyen Dünya
Türkiye’de kitap okuma alışkanlığına dair veriler, oldukça düşündürücü bir tablo ortaya koyuyor. Düzenli olarak kitap okuyanların oranı yalnızca %0,1 seviyesinde. Bu oranla Türkiye, 173 ülke arasında 86. sırada yer alıyor. Öte yandan, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde bu oran %21’e kadar çıkıyor; bu da söz konusu ülkeleri listenin en üst sıralarına taşıyor.
TÜİK’in 2022 verilerine göre, Türkiye’de halkın %70’i son bir yılda hiç kitap okumamış. En az bir kitap okuyanların oranı ise 2024 itibarıyla %31 olarak ölçülmüş. Karşılaştırıldığında, Filipinler, Mısır ve Çekya gibi ülkelerde kitap okuma alışkanlığı çok daha yüksek seviyelerde.
Genel tabloya bakıldığında, Türkiye'nin kitap okuma oranı, gelişmiş ülkelere kıyasla oldukça düşük bir seviyede seyrediyor.
Sözlük
Papirüs: Papirüsgillerden, Nil kıyılarında yetişen, sürüngen, çıplak saplı, otsu bir bitki (Cyperus papirus).
Eski Mısırlıların bu bitkinin saplarından yaptıkları kâğıt. Kağıt öncüsü yazı malzemesidir.Piktogram: "Ürün üzerinde yer alan ve ürünle ilgili herhangi bir özelliği görsel olarak ifade eden şekil." Piktogramlar, resimsel bir dil kullanılarak hazırlanan ve farklı diller arasındaki iletişim engelini ortadan kaldırmaya yönelik simgesel işaretlerdir.