Bedir Solmaz | Arkamızda kanlı ayak izleri bırakarak göçeceğiz… | MERSİN MOZAİK
Bedir Solmaz

Bedir Solmaz

Arkamızda kanlı ayak izleri bırakarak göçeceğiz…


Mersin Mozaik’e haber kovalamak Kızkalesi’ndeyim; ferini biraz olsun kaybeden güneş, insaflı yüzüyle adeta dudak bükerek gülümsüyor...

Mersin’in önde gelen turizm merkezi olarak anılan sahilde birkaç gün öncenin hareketliliğinden eser yok, cadde üzerinde birşeyler atıştırıp sahile yöneldim, ak köpüklü dalgaların perdah çektiği kumların üzerinde yürüyorum…

Kafamda, lokantacın,"Dayı kuru kalabalıktı, gelire dönüşmedi. Yaklaşık 20 aydır iş yapamadık..."

Korona salgını falan hikaye, tüm olumsuluklar yoksul kesimi vuruyor...

Daldığım düşüncelerden, buruna oturan delikanlının televizyon ekranlarında sanatçı olarak sunulan türemelere taş çıkaracak yanık sesiyle söylediği,”Yenice yolları bükülür gider / zülüf ak gerdana dökülür gider / yiğidin sevdiği güzel olursa / ömrü ardı sıra sökülür gider… ”dizleriyle süren türkü çalınıyor kulağıma...

Sıkıntıların bunalttığı gönüller çiçeklenmeyince, türkülerin daha çok yakıcılaşıyor…

Ekonomik sıkıntışardan bunalan yoksul kesimlerin durmuna mı yanarsın, daha büyük yıkımlara mı?

Ortadoğu coğrafyasında yıllardır emperyalistlerin çıkardığı yangında suçsuz insanlar katloluyor…

Bırakın yüzlerce kişinin ölmesini, bir canın yitimi insanlık adına büyük bir kayıp, çokça canın içindeki dünyalar yıkılıyor…

Kimileri Suriyeli, Afganlılara kızıp suçluyor!

Oysa onlar da kurban!

Hesabı tutulamayan mülteci adayları, düşlerindeki ülkelere ulaşıp varlıklarını sürdürebilmek için açıldıkları denizlerde yitip gidiyor…

Gelin görün ki işbaşında bulunanlar olayları politik çıkarları doğrultusunda evirip kurguladıkları dünyalarında günlerini gün ediyorlar!

Çocuklar babasız kalıp, analar ağlıyormuş ne gam!

Aynanın karşına geçip,”Ben neymişim be!” diyerek mutluluk rolü kesiyorlar.

Oysa yaşamın gerçekleri o kadar yalın ki, görmemek için kör, duymamak için sağır olmak gerekir!

Evet, ülkemizde de birileri kör ve sağırları oynuyor!

Ne acıdır ki çoğunluğumuz o kesime dâhiliz!

 Aksi durumda böylesine çirkinlikler vücuda gelip yaşam ortamı bulur mu?

Eğer burnumuzun dibinde harlanan yangına sesiz kalıyorsak; verilen kayıplara yansak da, iç dünyamızda “Neyse ki ölen bizden değil” diyerek normal yaşantımızı sürdürüyorsak ki, sürdürüyoruz, uzun söze gerek yoktur, sorumlu yine bizleriz…

Lütfen dürüst olalım, kendimizi haklı çıkaracak dayanaklar yaratarak aklanmaya çalışmayalım; eğer bir an önce toparlanıp gidişatı olumlu şekillendirmeye katkı vermezsek daha ağır bedeller ödeyeceğiz; açıkçası bugünlerimizi de arayacağız!

Ülkemizin yönetiminde, daha doğrusu yönetilmememsinde iş tutanlarla yaldızımın barışık olmadığını yinelememe gerek yoktur; çünkü dünyalarımız farklı.

Ancak bir şeyler yapmadan, iş başındakilere kızmak sonucu değiştirmez, değiştirmiyor da.

Haklarını teslim edelim, rakiplerimiz gözü kara bir şekilde dört koldan hedeflerine yürüyorlar.

Peki, yaşananlar karşısında biz ne yapıyoruz?

Konuşmanın dışında hiçbir şey!

Çağımıza karşı sorumluluğumuzu böyle mi ödeyeceğiz?

Soluduğumuz havanın hakkını vermez isek bu dünyadanarkamızda  kanlı ayak izleri bırakarak göçeceğiz…



ARŞİV YAZILAR