Nedim İnce | 47 | MERSİN MOZAİK
Nedim İnce

Nedim İnce

47


Yazının başlığı kırk yedi sayısının rakam ile ifade edilmesinden başka bir şey değildir.

Demek ki sayılar var sözle ifade ettiğimiz…

Harfle ya da sembollerle, yani şimdi yaptığım gibi rakamlarla kağıda döktüğümüz...

Diğer yandan sayıların nasıl gösterilirse gösterilsin kullanıldığı bağlam çerçevesinde anlamları da vardır ki insanın yaşamında var olma nedenleri de zaten budur.

30.000 sene önce mağaraların duvarlarında, içerlerinde bulunan kemikler üzerinde görülen çentikler, temsil ettikleri hayvan, eşya, nesne, insan sayısı ile anlam kazanmaktadır.

İnsanlar yazıdan 25.000 sene önce saymayı, bunu çeşitli şekilleri kullanarak kaydetmeyi öğrenmiştir. Teknolojinin gelişimine paralel üretim arttıkça sayılara olan ilgisi daha da artmış, çentik ve düğümlü ip yerine bugünkü rakama kadar evirilen sembolleri kullanmaya başlamıştır.

Sayıları gösteren bu semboller bir yandan dört işlemin yapılmasına olanak sağlayarak cebir ve geometrinin ortaya çıkmasının önünü açmış, diğer yandan büyü ve sihrin vaz geçilmez araçları olmuştur. Kutsal kabul edilen 3, 4, 7 vb. sayılar o dönemden günümüze kalan mirastır.

Dünyada birçok uygarlık yüzlerce sayı sistemini kullanmıştır.

Eski Mısır’da onluk sayı sistemi ve Sümerlilerin altmışlık sayı sistemi harmanlanarak şu anda kullanılagelen sayı sistemi haline gelmiştir. Uzaklık, hacim ve alanları onluk sistemle tanımlarken, dakika, saniye gibi altmışlık sistemi kullandığımız yerler vardır.

Gündelik yaşamımızı derinden etkileyen bilgisayarda ise ikilik sayı sistemi kullanılmaktadır.

Yukarıdaki 47 rakamı bir kapı numarası olabilir ya da kalabalık bir sınıftaki öğrenci sayısını gösterebilir.

Mardinliler kendi illerinin plaka numarası olduğunu söylerler gururla…

47. doğum gününü kutlayanlar yeni bir yaşa girdiklerini ifade edebilirler ve yarım asra yaklaşmanın endişe ve sevincini şimdiden duymaya başlayabilirler…

Yukarıda da ifade edildiği gibi sayıları temsil eden harf ve rakamların tek başına, birer sembol olduklarını söylemekten başka anlamları yoktur. Onları farklı anlamlandıran kullanıldıkları bağlamdır.

47’nin benim için bu günlerdeki bağlamı evlilik yılıdır…

Hülya ile 47 sene önce evlendiğimizi, birçok badireleri atlatarak, fırtınalara direnerek, gerek bizim dışımızdaki gerekse kendi oluşturduğumuz engelleri aşarak; hala birlikteliğimizin 47 senedir devam ettiğini gösteren bir rakamdır 47.

Birlikte büyüdüğümüz, daha sonra hayatımıza katılan Ulaş ve Çağdaş ile bunu birlikte sürdürdüğümüz, bir süre sonra olgunlaşmaya dönüştürdüğümüz, Melis ve Çağdaş’ın oğlu torunumuz Deniz’in de dünyaya merhaba diyerek hayatımızı şenlendirdiği 47 sene...

Yaşamın sorunlarına karşı kenetlenip üstesinden birlikte geldiğimiz, birlikte ağlayıp, birlikte güldüğümüz; yaşama birlikte bir şeyler kattığımız; 47 yıl…

Gerek ikimizin dışında gerekse kendimizden kaynaklanan sorunlarda, birlikteliğin artık mümkün olmadığını düşündüğümüz anlarda bile kolaya kaçmadan umutsuzluğun kör çemberini kırdığımız, beraberliğin yeni bir düzleminde nefes almaya devam ettiğimiz, dünyanın güneşin etrafında attığı 47 tur…

Hem çok kolay hem de çok zor geçen ve yıllandıkça tadına doyamadığımız bu 47 yılın ardından baktığımda;

İyi ki Hülya ile yolumuz kesişmiş…

İyi ki; 24 saat, 7 gün, 12 ay, 47 yıl; farklı cinsiyetin, farklı genetik mirasın ve çevre koşullarının oluşturduğu çok farklı kişilik yapılarımızla beraber yaşamanın getirdiği tüm zorlukları sabırla birlikte aşmışız…

Ve bana bu yazıyı yazma fırsatını doğurmuşuz…



ARŞİV YAZILAR