POSTACI
Postacılar umut taşırdı eskiden,
Omzunda çanta, başında şapka, elinde mektup…
İki kere çalarmış derlerdi kapıyı,
Biri sevinçten biri kederden…
Pencerelerde beklenirdi,
Sokağın ucunda belirince silüeti,
Heyecan sarardı bekleyenleri…
Postacı iki kere çalarmış derlerdi kapıyı,
Biri sevinçten biri kederden…
Bazen sevdiğinin mektubu olurdu umut,
Bazen üniversite sınavının sonucu,
Bazen bir yılbaşı tebriği,
Bazen bir resmi bildiri…
Postacı kapıyı iki kere çalarmış derlerdi…
Biri sevinçten biri kederden…
Umudumuzu yitirdiğimizden midir bilmem,
Şimdilerde pek çalmıyor kapıları postacılar…
Kimsede beklemiyor pencerelerde,
Ne bir mektup ne bir haber…
Ya tek ses geliyor kapıdan ya da posta kutusunun sessizliği…
Ellerinde ya bir fatura ya bir ceza makbuzu,
Belki de bir icra kâğıdı.
Postacılar kapıyı iki kere çalarmış derlerdi…
Umudun kahramanlarıydı onlar…
Şimdilerde içlerimizi ürperten rüzgâr…
Postacılar da unutmuş gülmeyi,
İyi haber verememekten,
Umutları söndürmekten…
Kim ister küçük bir çocuğun önünde tebligat vermeyi?
Ya da almak ister mi bir ana-baba?
Postacılar kapıyı iki kere çalarmış derlerdi,
Ya sevinçten ya kederden...
Heyecanla beklenirdi camlarda…
Ya şimdi