Geçek anlamda yaşamak…
Toprağın çağırdığındanmıdır bilmem, son zamanlarda ahde vefa, yani kadirbilirliğe takılıyorum.
Aslında dönülmeze göçenlerin anılmak diye dertleri olmaz.
Zaten dönülmeze göçenlerin yokluğunu varsa yürekleri geride kalanlar duyumsar.
Gazetecilik geçmişimde öyle konularda kalem oynatmışım ki, gözden geçirince kendim de şaşırıyorum…
Altını çizmeliyim ki, bazıları güncelliğini yitirse de “ahde vefa” içerikliler hiç eskimeyecek.
Bakın yıllar önce dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Buranettin Kocamaz'a ne yazmışım:
“Tercihimi her zaman olduğu gibi son seçimlerde de Cumhuriyet Halk Partisi’nden yana kulandım. Size ve partinize dünya görüşlerimizin örtüşmemesi nedeniyle oy vermem imkânsız.
Çalışma yaşamının uzunca bir süresini belediyede geçirmiş birisi olarak verimli bir başkan olacağınıza da inanmıyorum; her zaman çile çeken yoksul kitleler adına umarım yanılırım!
Sizden bir şey talep etmeye hakkım olmasa da, ahde vefanın gereği olarak bu mektubu yazmak durumundayım.
Yıl 2001 Mart ayının son günleri, Vilayette binasında Valisi Şenol Engin’in de bulunduğu geniş katılımlı bir toplantıdayız.
Şimdi aramızda olmayan Nevit Kodallı, Gündüz Artan, Doğan Akça ve şimdi anımsayamadığım daha birçok isim var…
Toplantının konusu Sevgili Gazanfer Uğural’ın geliştirdiği, büyük ölçüde finansmanını karşılayacağını da taahhüt ettiği İçel Tarihi Projesiydi.
Projede bölgenin tanıtımına yönelik neler yoktu ki?
Projenin en kısa sürede gerçekleştirilmesi yolunda görüş birliğine varılmış, çalışma grupları oluşturulmuştu.
Mersin Liseliler Derneği tarafından her bahar mevsiminde düzenlenerek gelenekselleştirilen Mersin Haftası etkinliklerinin başlayacağı gün olan 23 Nisan’da buluşmak üzere toplantı sonladı.
Aşağıya indik, vedalaşırken elindeki tabloyu göstererek ‘Bedir ben buradan Tarsus’a gidiyorum, Burhanettin Kocamaz oraya çok güzellikler kattı. Ona bu küçük hediyeyi verip teşekkür edeceğim…’ yolunda sözler etmişti.
İstanbul nere, Mersin-Tarsus nere?
Şimdilerde o buluşmayı ve tabloyu anımsıyor musunuz bilemem…
12 Nisan 2001 tarihinde aramızdan ayrılan Gazanfer Uğural çok sevdiği Mersin’e tekrar gelemedi.
Ne acıdır ki her şeyin paraya endekslendiği günümüzde, gençlik yıllarının geçtiği kenti asla unutmayan, unutmadığını da sözle değil, eylemleriyle ortaya koyan Mersin tutkunu Gazanfer Ağabeyimin ismini gençliğe geçiş döneminde dolaştığı kentin bir köşesine verip anısını yaşatamadık!
Aramızdan ayrılışının hemen ardından Büyükşehir ve Akdeniz Belediyelerine dilekçeyle başvurdum, Yenişehir ve Toroslar’a haklı istemimizi dolaylı yollardan ilettik, ne acıdır ki olumlu bir sonuç alamadık. Ta ki bu yılın başına kadar; Mezitli Belediye Meclisi kararıyla sonunda ismi bir parka verildi. Ancak amacımıza gerektiği ölçüde ulaşamamanın burukluğunu yaşıyoruz.
Gönül ister ki o güzel insanın ismi havasını soluduğu mekânlarda dillensin!
Zaman zaman bu köşede sıklıkla dile getirdiğim için almadan vermenin erdemiyle yoğrulu o güzel insanın yaptıklarından tekrar söz etmeyeceğim. Onu tanıyanlar çelebi kişiliğini zaten biliyorlar. Gazanfer Uğural’ın anılmaya da ihtiyacı yoktur, çünkü o eğitimlerine katkıda bulunup hayata tutundurduğu binlerce genç ve ailelerinin gönüllerinde zaten yaşıyor!” demişim.
Gelinen noktada makamlar Burahanettin Kocamaz’a kalmadığı gibi, bu gidişle tarih ajandasına jön rolü kesen diğerlerini de hanesine güzelliklerle kaydetmeyecektir…
Ama Gazanfer Uğural’ın kurup kurumsallaştırdığı Mersin Liselileri Derneği, onca gencimize karşılıksız desteğini sürdürüyor.
İşte gerçek anlamda yaşamak budur…