Umarsızım...
Yine ömür törpüsü hüznün yakıcı sarmalındayım, çıkış yolu yok, umarsızım kıvranıyorum…
Alışkanlığa dönüşen soluklanma, yeme-içme tat vermiyor…
Ülke insanı olarak toptan tıkıştırıldığımız ağıt katarında bilinmeze doğru savruluyoruz…
Güzelliklere çoktandır hasret kaldık!
Terör kıyımları, savaş tehdidi, zulüm, baskı, horlama, yokluk, yoksunluk vb. olaylar memlekette yıllar var ki sıradanlaştı!
Zaman zaman 1953’te elektrikli sandalyede idam edilen Ethel ve Julius Rosenberg’i anımsarım…
Melih Cevdet Anday’ın Rosenbergler’e adadığı “Bir çift güvercin havalansa/ Yanık yanık koksa karanfil/ Değil bu anılacak şey değil/ Apansız geliyor aklıma Sevdiğim çiçek adları gibi/ Sevdiğim sokak adları gibi/ Sevdiklerimin adları gibi/ Adınız geliyor aklıma...” dizeleri dökülür dilimden…
Her olay bir başka kıyımı tetikliyor!
Siz bu satırları okurken kim bilir daha hangi acının ürküntüsüyle sarsılacağız?
Makasçılar tıkıştırıldığımız ağıt katarının yönünü daha nerelere çevirecekler?
Yakın tarihte kaçıncı kıyım ve ölümlere tanıklık ettik?
Failler bulunup hesap sorulacakmış! Biz nelere kanıp, hangi vaatleri unutmadık ki! “Unutmak yaşamı uzatır!” deseler de, Bulgaristan sınırında kafası taşla ezilerek öldürülen Sabahattin Ali, yüreği memleket hasretiyle çarparken duran Nazım Hikmet, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarıyla simgeleşen 68 kuşağının yiğit gençleri, Maraş katliamında can verenler, 12 Eylül’de işkenceyle öldürülen İlhan Erdost, Abdi İpekçi, Kemal Türkler, Turan Dursun, Çetin Emeç, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Sivas yangınında kavrulanlar, Gezi direnişinde öldürülenler, Suruç ve Ankara katliamı, vatan borcunu ödemeye gittiği asker ocağında şehit düşen ismini sayamadığım daha nice güzel insanın görüntüleri film şeridi gibi akıp gidiyor gözlerimin önünden…
Sahi,1990’lı yıllarda teröristlerce evlerinden alınarak kafalarına kurşun sıkılan eğitim emekçilerinin hangisinin ismini anımsıyoruz?
Ya geride kalıp sözde yaşayanların yüreklerindeki yangın…
Sırasız ölümler neden hep suçsuz güzel insanları vurur?
Anadolu coğrafyası ölüm tarlasına döndü! Biz neden böylesine edilgeniz?
Kurbanlık koyunlar gibi adeta sıramızı bekliyoruz! Dedim ya, umarsızım uğunuyorum…
Yüz örtülü ölümlerin dingin acısını çoktandır arar olduk!
Çocuklar bin bir duayla defnederlerdi/Atalarını eskiden/ Bulgur yağ soğan/ Hırka ayakkabı Bırakılırdı kapı önlerine/ Suskunluk erinç/ Ortam ardıç kokardı Yüz örtülü ölümler/ Buruk bir anı şimdi Analar babalar çocuklarını/ Eşler bir birbirlerini gömüyor yüreğine/ Cesetler yitik/ Ağlıyor aydınlık/ Gözpınarları kuru…