Bedir Solmaz | Yanık ekmek kokusu...  | MERSİN MOZAİK
Bedir Solmaz

Bedir Solmaz

Yanık ekmek kokusu... 


Geçmişten koparken, günü sorgulayarak geleceğe yönelmiyoruz!
Yerleşik deyimle, "Binmişiz alamete, gidiyoruz kıyamete..."
Fırınlar yaygınlaşsa da gelenek göreneklerini unutmayan özellikle dar gelirli bazı çevreler ekmeklerini hala kendileri yaparlar... 
Kökeninden kopmamış aile evlerinden birisinin önünden geçerken duyumsadığımız sac üzerinde kavrulan un kokusuyla çarpılırız... 
O koku buram buram Anadolu’dur aslında…
Çocukluğumun büyük bölümü bir adı da Lâskîye Mahallesi olan Kiremithane’de geçti.
Avlulardan begonvillerin sarktığı sokaklar portakal ve yasemin çiçekleri kokardı!
1800’lü yılların ortalarına doğru balıkçı kasabası olarak kurulduğu bilinen Mersin’de, ne balık kaldı, ne de deniz kültürü!
Zaten insanlar artık balık da alamıyorlar ki!
Memurun maaşı ay sonunu getirmiyor!
Emekli desen perişan!
Köylü kardeşlerimin balıkla işi arada bir şehre geldiklerinde ya olur ya da olmaz!
Yani deryada yüzüp de farkında olmayan balıklar gibiyiz!
İyiye güzele dair ne varsa kurutuyoruz!
Hem de Akkuyu’ya nükleer santrali kurulduğu gibi çağdaşlık adına!
Oysa nükleer santraller dünyanın neredeyse her tarafında çoktan  kapatıldılar!
Geçenlerde bir sağlık sorunu nedeniyle gitmek zorunda kaldım hastanede sırada beklerken içeriden yayılan kimyasallar resmen genzimi yaktı.
Yanık ekmek kokusunu özlediğimiz kendi topraklarımızda, birilerinin çıkarları adına aldıkları kararlarla varlığımızı sürdürmeye çalıştığımız coğrafya daha da riskli noktaya taşınıyor!
Bizim çevreci dostlar,”Biz nükleer santrali projesini durduracağız...” diyerek az yol tepmediler; gelin görün ki tınan olmadı!
Bölgedeki silahlı çatışmalarda dahil tüm tartışmalar ”Cambaza bak!” tezgahı!
Dünyanın egemenleri çıkarları doğrultusunda ortak bir noktada birleşirler!
Herkes bizim gibi amatörmü ki, tuttuğuna körü körüne ölümüne biat etsin!
Anlayacağınız hükmü veren başkaları; hık deyici konumuna indirgenen vatandaş ancak cirmi kadar yer yakar!
Biz ne olmazların, sorgulanmadan kabullenildiğini gördük!
Hem de kendini uyanık sayan uyuyan milyonların ırgatlığında!
İşbirliçiler bir şekilde malı götürüyor, bunun parasal anlamda olması şart değil; politiktir, ruhsal doyumdur, gelecek kurma çabası vb değerler…
Bu acı gerçekleri sorgulanmadıkça maalesef ırgatlıktan kurtulmamız mümkün değil!
Çünkü biz, sözde yeniye sorgulamadan boyun eğerken, özümüzün yansıması yanık ekmek kokusunu da unuttuk!



ARŞİV YAZILAR